- Başka hiçbir etkiyle karşılaşmasalar bile,kaçamayacakları,soluk almak zorunda bırakıldıkları hava,onları somut ve soyut olarak yıkıma götürmeye yeter.Taşrada olduğu gibi,canlılık içinde sürdüremezler yaşamı.
- Yürüyüş arkadaşlarıma bakarken,sevgili Batımı anımsayıp,oradaki güçlü yiğitleri kıskandığımı anımsadım.Bu genç ve gözü pek arkadaşıma bakarken, onun yollarda barikatlar kurup, dünyaya, henüz insanların mertçe ölmeyi unutmadıklarını kanıtladıklarını düşünüyorum.
- Yoksul evlerinde, sokaklarda dolaşan bu insanlar gerçekte topluma birer engeldiler, kendilerine bir faydaları olmayacağı gibi, başkalarına da yararlı olamazlardı. Onların birer engel olmaktan çıkmaları en isabetli yoldu. Bu güçsüz, dayanıksız insanlar, mikropları da çok kolaylıkla kapabilirlerdi. İnsan bir kez düştü mü,düzen onun işini bitirmek için aceleci davranır.
- Bu yapılanlardan sonra bizim Zencefil konuşmaya başladı: ''Daha önce de buraya gelmiştim ve bulduğum neydi biliyor musun? Bir sürü domuz pirzolası.'' Ama bunları burada değil, başka yerde bulmuştu, yani dezenfekte edilmiş çöp tenekelerinde. '' Ürkerek kollarımı çöp tenekesine daldırdım,aldım onları ve koşmaya başladım,'' diye ekledi.''Görevli de peşime takılmıştı,kaçıyorum sanmıştı. Oysa ben yaşlı bir kadının yanına varmıştım ve kucağımdakileri onun kucağına bırakıverdim.''
- Buck kendine gelir gibi oldu, ama gücü geri gelmedi. Düştüğü yerde uzandı ve oradan kırmızı kazaklı adamı gözledi.
- Bakışı Buck?ın üzerine takılan adam, gözleri parlayarak, ?Aman Tanrım!? diye haykırdı. ?Şu Allahın belası güzel köpek! Ha? Kaça?? ?Üç yüz, hem de büyük kelepir,? diye duraksamadan cevap verdi kırmızı kazaklı adam. ?Devletin kesesinden vereceğine göre, itiraz etmezsin zaten, ha Perrault?? Perrault sırıttı. Beklenmedik orandaki istek artışı karşısında köpek fiyatlarının göklere fırladığı düşünülürse, böylesine mükemmel bir hayvan için istenilen para, hiç de çok sayılmazdı. Bundan ne Kanada hükümeti zarar ederdi ne de kuryeler daha yavaş yolculuk etmek zorunda kalırdı. Perrault köpekten anlardı, Buck?a bakar bakmaz, onun binde bir rastlanılan köpeklerden olduğunu anlamıştı. ?Binde değil on binde bir gelir böylesi,? diye geçirdi içinden.
- Adam, meyhanecinin kafesle içindekinin gönderildiğini bildiren mektubunu okuyup, kendi kendine, ?Buck diye çağırılınca gelir,? diye tekrarladı.?Evet, oğlum Buck,? dostça bir sesle devam etti:?Şöyle ufaktan hırlaştık. Şimdi en iyisi bütün olanları unutmak. Bundan böyle sen sen ol, yerini öğren, ben de kendiminkini biliyorum. Akıllı uslu bir köpek olursan her şey düzelir, işler yolunda gider. Yok eğer kötü bir köpek olursan, dayaktan canını çıkarırım. Anladın mı?? Konuşurken, az önce alabildiğine gaddarca vurduğu kafayı korkusuzca okşuyordu. Elin dokunuşuyla ister istemez tüylerinin diken diken olmasına karşın, Buck buna ses çıkarmadan dayandı. Adam su getirdiği zaman, büyük bir istekle içti, sonra da adamın elinden lokma lokma doğranmış, koca bir parça çiğ eti çiğnemeden yutarak yedi. Dövülmüştü (biliyordu bunu); ama yenilmemişti. Ömründe ilk ve son olarak eli sopalı bir adama karşı elinden hiçbir şey gelmediğini görmüş, öğreneceğini öğrenmişti. Ve bundan böyle bütün hayatı boyunca bunu hiç unutmadı. Sopa, o güne kadar gizli kalmış bir şeyi ortaya çıkarmıştı; orman yasasının egemenliğiyle tanışmasıydı bu; üstelik tanışmanın ancak yarısıydı gördüğü. Yaşamındaki gerçekler giderek daha da sert bir görünüş aldı ve Buck bu sert görünüşe, hiç yılmadan, doğasında yeni yeni uyanan, o güne dek gizli kalmış bir ustalıkla göğüs gerdi.
- Bakışı Buck?ın üzerine takılan adam, gözleri parlayarak, ?Aman Tanrım!? diye haykırdı. ?Şu Allahın belası güzel köpek! Ha? Kaça?? ?Üç yüz, hem de büyük kelepir,? diye duraksamadan cevap verdi kırmızı kazaklı adam. ?Devletin kesesinden vereceğine göre, itiraz etmezsin zaten, ha Perrault?? Perrault sırıttı. Beklenmedik orandaki istek artışı karşısında köpek fiyatlarının göklere fırladığı düşünülürse, böylesine mükemmel bir hayvan için istenilen para, hiç de çok sayılmazdı. Bundan ne Kanada hükümeti zarar ederdi ne de kuryeler daha yavaş yolculuk etmek zorunda kalırdı. Perrault köpekten anlardı, Buck?a bakar bakmaz, onun binde bir rastlanılan köpeklerden olduğunu anlamıştı. ?Binde değil on binde bir gelir böylesi,? diye geçirdi içinden.
- Biri onlar için çok güzel bir şey söylemiş:''Yoksullar için yapamayacakları şey yoktur, ama yoksulların sırtından inmezler.'' Planlarını gerçeğe kavuşturmak için kazandıkları para,esas olarak o yoksullardan çıkarılmıştır.
- Yaşama sevgi beslemeyen varlık, yok olma yoluna girmiş demektir.