- "Yeni bir cennet bulamadım ve artık eskisini de bulamıyorum."
- "yaşama olan aşırı sevgimizden
umut ve korkudan kurtulan bizler
hiç bir yaşamın sonsuz olmadığı
ölülerin asla dirilmediği
ki en yorgun ırmak bile
denizle birleşir bir yerde
bu yüzden tanrılara şükranlarımızı sunarız." - "Eski göçebelik arzuları canlanıyor,
Geleneklerin zincirlerini kırarak,
Kış uykusundan tekrar gözlerini açıyor,
Vahşi türleri uyandırarak." (S. 1) - "Karşı koyamadığı dürtülerle doluydu. Öğle sıcağında kampta tembel tembel yatarken bir anda başını kaldırıp kulaklarını dikiyor ve etrafını dikkatle dinlemeye başlıyordu. Ardından ayağa kalkıp fırlıyor ve saatlerce ormanın içinde ve Alaska fundalarının demet demet toplandığı açık alanlarda koşuyordu. Suları kurumuş dere yataklarından aşağı doğru koşmayı ve sürünerek ilerleyip ormandaki kuş hayatını gözlemlemeyi seviyordu. Çalıların altında gün boyu yatıp kekliklerin çalımla yürümesini ve ötmesini izleyebiliyordu. Ancak en çok sevdiği yaz gecelerinin soluk alacakaranlığında koşmak ve ormanın sönük, uykulu mırıltısını dinlemek, bir insanın kitap okuduğu gibi işaretleri ve sesleri okumak ve uyurken ya da uyanıkken kendisine seslenen esrarengiz çağrıyı aramaktı." (S. 99)
- Kendi deneyimsizliğiyle, ona karşı duyduğu gizemli duyguların yeryüzünde erkek ve kadınları eşit bir güçle bir araya çeken, çiftleşmeye zorlayan, en güçlü şeyin aşk olduğunu bilmesi olası değildi.
Ve Martin o büyük rahat tavrıyla incitmeye istekli olmayarak ve böylesi bir kendini sunuşu geri çevirmenin bir kadının uğrayabileceği en üzücü bir incinme olduğunu bilerek, kollarını ona sardı ve onu sıkıca tuttu. Ama bu kucaklayışta hiçbir sıcaklık, dokunuşunda hiçbir okşama yoktu. O, kollarının arasına gelmişti ve Martin onu tutuyordu, hepsi buydu. Ruth ona doğru uzandı ve ellerini ensesinde kavuşturdu. Ama ellerin altındaki et ateş gibi değildi ve Martin kendini rahatsız ve tedirgin hissetti. - "Ama bahse girebilirim ki," o bay Butler şimdiki bu bolluk günlerinde hiç de keyifli değildir. Yıllar boyu bir çocuk karnını öyle doyurduktan sonra, eminim şimdi midesi hiç de iyi değildir. Bahse girerim "Bir ihtiyar baykuş kadar ağırbaşlı ve ciddidir. Ve kazandığı o bütün, otuz bine karşın, iyi bir vakit geçirdiğini görünce de pek neşelenmez. Bütün gün çalışıyor ve gece okuyor, yalnızca çalışıyor ve hiçbir zaman oyun oynamıyor, hiçbir zaman hoş bir vakit geçirmiyor ve hiçbir zaman nasıl hoş vakit geçirileceğini öğrenmiyor, kuşkusuz otuz bini çok geç geldi. Bay Butler'e acıyorum, daha iyisini bilmek için fazlasıyla gençti; ama şimdi ona boşu boşuna verilen yılda otuz bin kendisini yaşamdan soyutladı. Vay be, o koca otuz bininin tümü şimdi ona çocukken biriktirdiği on sentin alabileceği şeker, fıstık ya da bir sinema üst balkonu biletini alamaz. Bay Butler'in yoksulluk ve acı dolu yaşamında yeterli bir dürtü bulamadı. Bunu bir kadının aşkı için ya da güzelliği elde etmek için yapmış olsaydı, bunu Martin anlayabilirdi. Tanrı'nın çılgın aşığı, bir öpücük için her şeyi yapmalıydı, ama yılda otuz bin dolar için değil."
- Asrın yaşama sevgisinden,
Ümit ve korkudan kurtularak,
Tanrılara, her ne iseler onlar
Kısaca bir şükran sunarız.
Ki hiçbir yaşam sonsuza dek sürmez;
Ki ölüler asla dirilmez;
Ki en yorgun ırmak bile
Güvenle denize döner bir yerde. - Gizli tapınağa giden yolu bulan, ama onu izlemeyen birisi. Bir şeyler yapabilecekken, onları yapmayan ve her zaman kalbinin derinliklerinde onları yapmamış olduğu için pişmanlık duyan; yapmanın ödüllerine ve coşkusuna özlem duyan birisiyim.
- Yaşam hastaydı artık; daha doğrusu hasta ve dayanılmaz bir şey olmuştu. Ben evrende yaralı bir varlıktım. Yaşam acılı bir yorgunluk durumuna gelince, ölüm sonsuz uykunun sükununa götürmeye hazırdı.
- Ne böyle bir tanrıya inanmak için imanın gereği vardı ne de bir kimsenin inancını sarsmak için çaba harcamak gerekiyordu. Ondan uzaklaşmak mümkün değildi. İşte, orada iki ayağının üstünde, elinde sopası, son derece kuvvetli, hırslı, öfkeli ve yine de sevimli bir halde duruyordu. Tanrılığı, esrarlı ve güçlü durumu, etle örtülmüştü.