- Eğer bir yaratık kendi türünün düşmanı ise o yaratık muhakkak Beyaz Diş'tir. Bunun için ne özür diledi ne de kimseyi bağışladı. Sürekli olarak sürü tarafından rahatsız edilip ısırıldığı için o da, sürekli olarak üzerlerinde hak ettikleri izlerini bıraktı.
- Martin'in sert içkiye ihtiyacı yoktu artık. O yeni ve çok daha derin şeylerle, onu aşkla yakan Ruth'la, yüksek ve edebi yaşamın anlık görünümleriyle, beynini sayısız istek kurtçuğuna kemirtilen kitaplarla, ona eskiden olduğundan da üstün bir sağlık veren, yeni elde ettiği kişisel temizlik duygusu ile sarhoştu.
- Böğürtlenin ilk kez sofraya getirildiği günü asla unutmayacağım. O zamana kadar hiç böğürtlen görmemiştim, ama bir tabak dolusu meyveyi görür görmez, bataklıklar arasında tıka basa böğürtlen yiyerek dolandığım rüyaların anıları kafamda canlanıverdi. Annemin önüme koyduğu tabaktan bir kaşık aldım, ama daha kaşığı ağzıma götürmeden, tadının nasıl olduğunu biliyordum. Yanılmamıştım. Uykumda binlerce kez tatmış olduğum böğürtlenlerin tadındaydı.
- "...Ama ben, zevkimin yerine insanlığın bir ağızdan aldığı kararları koymayacağım. Eğer birşeyi beğenmezsem beğenmem, hepsi bu kadar. Ve türümün birçokları bir şeyi beğeniyor yada beğendiklerini sanıyorlar diye aynı şeyi beğenmem için hiçbir neden yok. Beğendiğim yada beğenmediğim şeylerde modayı izleyemem."
- "Ya gerçeğe sahip olmalıyım yada hiçbirşeye.
İnandırıcı olmayan bir hayal koca bir yalandır." - "Hep bir kitabım vardı ve diğerleri uyurken ben hep okurdum; uyandıkları zaman yine onlardan biri olurdum, çünkü her zaman iyi bir yoldaştım."
- idealleri yoktu: yanlız bir tek düşü vardı,sabahları nefis bir kahve içtiğini sanıyordu.
- Aklın aşkla hiçbir ilgisi yoktu. Sevdiği kadının doğru ya da yanlış akıl yürütmesi hiç fark etmiyordu. Aşk aklın üzerindeydi. Eğer Ruth onun bir kariyere gereksinimi olduğunu bütünüyle değerlendiremiyorsa, bu onun bir parçacık daha az sevilir yapmıyordu. O bütünüyle sevilebilirdi ve ne düşündüğünün sevilebilirliğiyle hiçbir ilgisi yoktu.
- Ernst: "İlkel ve yamyam kavimler bile, kapitalist sınıf kadar kaba ve zalim değildir." dedi ve o anda ben kendisinden nefret ettim.
- Bay Butler için üzüldüm. Eğriyi doğruyu bilemeyecek kadar gençmiş, ama yılda hiçbir işine yaramayacak otuz bin dolar kazanabilmek için bütün yaşamından vazgeçmiş. Vay be, o otuz bin doların tümü bugün ona, çocukken biriktirdiği on sentin alabileceği şeker, fıstık ya da bir sinema üst balkon bileti alamaz.