- İnsanoğluna bağlılığı yüzünden; özgürlük sevdasından, ormandaki soydaşlarıyla düşüp kalkmaktan vazgeçiyordu.
- Bu yüzden de bilinmeyen korkunç bir şeydi. Çünkü korku getiren başlıca öğelerden biri de, bilinmeyen şeydi.
- Yaşamak, amacını ortaya koyduğu zaman güzeldi.
- Demek gelenek buydu. Dürüstlük sökmüyordu. Bir kere yıkıldın mı, sonun geldi demekti. Öyleyse hiç yıkılmamaya bakacaktı.
- O acımasız gösteriyi her seyredişinde aldığı ders hep aklına geliyordu: Sopa kimdeyse, kanun onun elindedir.
- Ama en sevdiği, yaz gecelerinin yarı karanlığında koşmak, ormanın kısık, uykulu mırıltılarını dinlemekti. Görüntüleri ve sesleri okurdu. Tıpkı insanların kitap okuduğu gibi.
- ''Bu acı ölüm değildi, sersemlemiş bilincinde bocalayarak dolaşan düşünceydi. Ölüm acı vermezdi. Hayattı, hayatın sancısıydı bu feci, bu insanı yasa boğan his.''
- "François sopayı yere atınca buck kazandığı savaşın gururuyla takıma yaklaştı ve takımın başındaki yerini aldı. "
- ''O acımasız gösteriyi her seyredişinde aldığı ders hep aklına geliyordu: Sopa kimdeyse, kanun onun elindedir.''
- ''Sırtına inen ağır darbeler canını fazla acıtmıyordu. Çünkü o daha büyük acılar çekmişti. şimdiyse bu beden sanki kendisinin değildi. sopa havaya kalkıyor, sırtına iniyor ve kemik sesleri işitiliyordu. Oysa buck, bunları hafif birer dokunuş olarak karşılıyordu.''