- "...Emekçi sınıf hakkında neden bilgi sahibi olasınız ki? Emekçi sınıfla aynı yerde yaşamıyorsunuz. Siz başka mekânlarda, kapitalist güruhun içinde yaşıyorsunuz. Neden böyle olmasın ki? Paranızı ödeyen, sizi besleyen, bu akşam üzerinizdeki şu giysileri sırtınıza giydiren, kapitalist sınıf. Bunun karşılığında da özellikle işvereniniz açısından kabul edilebilir bir tarz metafizik vaaz ediyorsunuz. Halbuki onlardan kabul gören metafizik, toplumun müesses nizamını tehdit etmediği için kabul görmektedir.
Bunları söyleyince karşı çıkanlar yüzünden masa biraz karıştı.
"Bakın, samimiyetinizden şüphe etmiyorum" diye devam etti Ernest.
"Samimisiniz. İnandığınız şeyi anlatıyorsunuz. Zaten kapitalist sınıfın gözünde sizin gücünüz ve değeriniz de burada. Ama günün birinde görüşünüz değişip müesses nizamı tehdit eden şeyler düşünmeye başlarsanız, artık vaazlarınız işvereniniz nezdinde kabul edilebilir olmaktan çıkar ve siz de kiliseden dışlanırsınız. Arada sırada içinizden birileri işten çıkarılmıyor mu? * Haksız mıyım?"
Bu kez kimse karşı çıkmadı. Hepsi uysal uysal, sessizce oturuyorlardı. Dr. Hammerfield hariç:
" Düşünceleri yanlış olduğu zaman istifaları istenir."
"Bu da o düşüncelerin kabul edilmez olduğunu söylemenin başka bir yoludur"
*O dönemlerde vaazlarda kabul edilemez doktrinlere yer verdiği için kiliseden çıkartılan birçok rahip bulunmaktaydı. Özellikle de vaazlarında sosyalizme yakın fikirlere rastlanan rahipler kiliseden uzaklaştırılmaktaydı. - "...Size söyleyeceğim şudur ki gidin vaazlarınıza devam edip maaşınızı hak edin ama Tanrı aşkına emekçi sınıfı da rahat bırakın. Siz düşmanların safındasınız. Emekçi sınıfla ortak hiçbir şeyiniz yok. Sizin adınıza başkaları çalıştığı için elleriniz yumuşacık. Yediğiniz sürüyle şey yüzünden karınlarınız yuvarlacık. Ve zihinleriniz müsses nizamın payandası olan doktrinlerle dolu. Gidin aldığınız parayı hak edin, gidin vaazlarınızla muhafızlığını yapın işverenlerinizin. Ama sakın emekçi sınıflara gelip de kanaat önderliği taslayayım demeyin. Dürüstlüğünüzü koruyarak aynı anda iki farklı safta olamazsınız..."
- Yaşama aşkının fazlasından,
Umut ve korkudan sıyrılarak,
Tanrılara, her ne iseler
Basit teşekkürlerimizi sunarız.
Çünkü hiç bir yaşam sonsuza dek sürmez;
Çünkü ölüler asla dirilmez;
Çünkü en yorgun nehirler bile
Denize geri dönerler bir yerde. - -Ah şu zenginler! Meteliksiz olduğum vakitler kızkardeşleriyle görüşmeye layık değildim. Bankada hesabım olunca, kızkardeşini kendi elleriyle getiriyor bana.
- ...
Jeo başını iki yana salladı:
-Teşekkür ederim, artık kaldırım mühendisliği yok benim için. Bir yanı hariç, serserilik güzel şey ama kızlar. Elimde değil ne yapayım, ben kızlara düşkünüm. Onlarsız yapamıyorum, ama serserilik ettiğin müddetçe de onlarsız yapmak zorundasın. İçerisinde danslar edilen, partiler verilen, evlerin önünden geçip de kadınların kahkahalarını işittiğim, pencerelerden onların beyaz elbiselerini, gülen gözlerini gördüğüm zamanlar, o anlar bir cehennem azabı veriyordu bana. Ben dansları, piknikleri, mehtap sefalarını, böyle şeyleri çok severim. Ben çamaşırcılık için yaratılmışım, pantolonumun ceplerinde de koca koca dolarlar şıngırdasın, tamam. Dün bir kız gördüm, hem biliyor musun, hemen evlenmeyi kafama koydum kızla. Bütün gün bunu düşünüp hayal kurdum. Şimdiye kadar gördüğüm en güzel gözler, işittiğim en güzel ses bu kızda; bebek gibi. Abayı yaktım ona, bunu bil bak. Sahi bu kadar paran varken neden evlenmezsin sen? Memleketin en iyi kızını alabilirsin.
Martin gülümseyerek başını salladı, ama içinden de acaba erkekler neden evlenmek isterler, diye düşündü. Hayret verici, akıl almaz bir şey gibi göründü bu ona. - Martin başını salladı, ama hiçbir açıklamada bulunmadı. Nasıl açıklayabilirdi. Aile bireyleriyle arasındaki korkunç zihni uçurum Martin'i dehşete düşürmüştü. Bu uçurumu aşıp da onlara durumunu anlatmasına imkan yoktu. Ne İngiliz dilinde, ne de herhangi bir dilde, onlara tutum ve davranışlarını anlatabilmesini sağlayacak kelimeler, yoktu. Martin'in hesabına, onların gözünde en yüksek davranış bir iş sahibi olmaktı. Onların ilk ve son sözleri buydu. Bütün fikirleri işte kabaca bu sözcüğe sığdırılabilirdi. Bir iş tut! Çalış! Kızkardeşi konuşurken, Martin, zavallı budala köleler diye düşündü. Kölelerin kafasını kendi köleliklerinden başka bir şeyin yorduğu yoktu. Bir iş onlar için, önünde yere kapanıp tapınılacak altından bir puttu.
- Doğa, her normal adamı olduğu gibi Martin'i de aşk amacıyla tasarlamıştı.
- "Yaşama sevgi beslemeyen varlık, yok olma yoluna girmiş demektir."
- "Gözlerinde gördüğü ışıltı ve sevginin, aslında onun kendi gözlerinde gördüğü şeyle arttığını bilemezdi." ( Aşk böyle birşeydi.)
- ""Tutumunu ve davranışını onlar için anlaşılır kılacak yeterli sözcükler hiçbir dilde yoktu."