- Hoş sözcüklerin boşlukları dolduğu ölçüde, yaygın birtakım görüşlerin anlamı araştırıldığı ölçüde, düşünmek de kolaylaşır.
- ... kadın kendine kendi gözleriyle değil erkeklerin kurup yakıştırdığı imgelerin gerektirdiği bakışla bakıyor.. kendinden olmayanın, kendi gibi olmayanın bakışını kendi gözünden silip atmadıkça, kendine kendi gözüyle bakmadıkça kurtulmak şöyle dursun, kendini tanıyamayacak bile...
- Alt katın taşlığında, mermerden tahtaya, madenselden bitkisele, cansızdan canlıya tek basamakta geçtiniz; yayvan, ağır, gösterişli, yükselişiyle çifte merdiven iki katın ara yerinde birleşip genişliyor, bütün itici gücü, bütün karşı konmaz yüceliğiyle divanhaneye atıyor sizi. Bir böcek, bir solucan gibisiniz şimdi. Sürünüyorsunuz yerlerde. Süründüğünüz için, "yerleri kirletiyorsun!" diye kimse bağırmayacaktır ama bugün. Ne var ki, biri çıksın, "yerlerin tozunu siliyorun" diyerek size teşekkür etsin diye de beklemeyeceksiniz.
- Balıkçı , hanidir, suyun içinde mi dışında mı, yüzünde mi dibinde mi, bilemez olmuş. Bir ad arıyor; belki kendine, belki başlığa, belki de ikisinin oluşturduğu yeni yaratığa. Aynalar var sanki çevresinde, durmadan çoğalan; bakıyor, görüyor, baktıkça daha çoğunu görüyor; eşini bugüne dek görmediği bir,yüz, bin yaratık görüyor. Bir kolu balık bir adam, ağzından insan başı bitivermiş bir balık, bacakları arasından boğazına dek bir valığım uzandığı bir adam, bir insanla çiftleşmiş bir balık, bir balıkla tekleşmiş bir adam, kendi kendiyle çiftleşen bir balık, kendi kendiyle çiftleşen bir adam... Sonu yok bunun. Biri, yüzü , bini, binlercesi, çevresinde çılgınca hazlar içinde çırpınıp gerinen titreyip uzayan büzülüp genleşen yaratıklar; bir yaratık, bir esrikliğin çoğalıp durduğu tek bir haz yarattığı. Sonu yok Sayfa; 24
- Diyeceğim, ille de saldırmaları diye bir şey yok. Düşmanlara meydan okuyarak çıktığım yolda, arkadaş da bulabileceğimi öğrendim. Bütün iş vaktin ayarlanması... Sayfa;68
- Sayfa;69
- Nermin Uyar, ""canına kıyma yoluna gitmek, kendini kapalı bir dizgenin tutsağı kılmaktır"" diyordu bir gün; konuşuyorduk... ""Oysa yaşamak, dizgeyi ya da dizgeleri her zaman açık bırakmak, değişikliğe hazır tutmak demek..."" Bilmem, kişi, yaşamla birlikte, açık dizgeyi de reddedemez mi? Pişmanlığın, açıklığın, özgürlüğün ötesine geçemez mi, özgürlüğü ortadan kaldıran bu sonul, dönülmez davranışla? Sayfa;79
- ..... Umudu yüzüne bile çıkarmadan, biraz da alıkça, gönlünde besleyip duruyor... Yağmurlu kentin güneşçisi Sayfa;85
- Çocuğunu doğurup yitiren analara benzemiyor muydu ustası? Doğurup yitiren, ya da, düşüren?... Sayfa;117
- Ama söylenmeyen şeyler yok mu sayılır? Sayfa;117