- Ne yaparsak yapalım, gerçeklikte olup bitenler bizim her türlü düşümüzü, düşlememizi, yapıntımızı fersah fersah geride bırakıyor. Ne ki, biz artık ölenlerden, yitenlerden, kanlı peltelere çevrilenlerden yana değil, öldürenlerden, alıp götürüverenlerden, dövüp dağıtanlardan yana düşünüp yaşar hale geldiğimiz için, ne uydursak bu işleri gerçekten yapanların yanında yaya kalıyoruz. Öldürülen, yiten, dağıtılan olarak herhangi bir korunma, savunma, karşı koyma kaygısı içimizden geçmiyor. Böyle bir şey düşümüze girecek olsa uyanıyoruz.
- Düşündüğüm bir şey daha var: Sevmenin simgesel olarak da, gerçek olarak da yemekten başka bir anlama gelmediği...
- Deniz, her acıyı boğan ölüm gücünü, her gücün üstünde görür gibidir çünkü; enginliği ölçüsünde, güçlülüğü -gördüğü yerde- tanır.
- Derler ki Yengeçler, düşünceleriyle değil, davranışlarıyla bezdirir, soğutur insanları kendilerinden, uzaklaştırır. Kendilerine duydukları güvensizliği efelikle örtmeye kalkarlar. Oysa niye güven duymasınlar? Hiç değilse görünüşte -ama görünüşte, yalnız görünüşte... Eninde sonunda, kabuklarının kalınlığı bir şeye yarasa gerek- hiçbir neden düşünülemez buna.
- Nermi Uygur, "Canına kıyma yoluna gitmek, kendini kapalı bir dizgenin tutsağı kılmaktır." diyordu bir gün; konuşuyorduk... "Oysa yaşamak, dizgeyi ya da dizgeleri her zaman açık bırakmak, değişikliğe hazır tutmak demek..." Bilmem, kişi, yaşamla birlikte, açık dizgeyi de reddedemez mi? Pişmanlığın, açıklığın, özgürlüğün ötesine geçemez mi, özgürlüğü ortadan kaldıran bu sonul, dönülmez davranışla?
- Ölüler, içinden soğumaya başlar galiba.
- Yük olmanın acısı, yapayalnız yaşamaktan kötü mü değil mi, bilemiyorum...
- İnsan soyuna soyuna deriye varır, onura, öz saygısına varır. Bunları yüzmek, koparıp atmak, güçtür ya, soyunmayı yürekten benimsemiş kişi, sırası geldiğinde, bu son adımı atmayı değer bellediğinde, ölmesini bilir. Ne ki, bir tek kez yapılabilecek bu işi, böyle bir eylemin değerini anlayacak kişiler karşısında yapmak ister. Yanılır da, sırası geldi diyerek, olmayacak bir yerde girişirseniz bu işe, acı bir masal olur çıkarsınız.
- Beni söylenmemiş bir sevgide boğabilirsin.
- İmrendiği vişneyi ağzına atan çocuk da buna benzer bir sevinç duyardı eskiden. Hemen ardından, vişneyi, beklediğinden de ekşi, umduğundan da buruk olduğu için, tükürüp atsa bile.