- Korku, örtmeğe en yatkın olduğumuz kirimiz, gizlemeğe en çok uğraştığımız kokumuzdur.
- İnsanlar, yenilgiyi kabul etmemekle gösterdikleri yiğitliği, aradıkları çözümlerin alıklığında boğuyorlardı.
- Okun/a/mayan kitap, ölü bir nesnedir, bir yüktür. (syf 10)
- Okur kitap arar ama, kitabın da okuru bulduğunu ben çok gördüm. (syf 11)
- Ölülerin ardından yaşandığını, ölenle ölünmediğini herkes bir gün öğrenir. Ama eksilerek, azalarak, sakatlanarak, bir yeri koparak yaşandığını... (syf 12)
- İnsan okumaya meraklıysa, birçok kitabı okumak ister, alır (edinir). (syf 8)
- Okuma, bir bakıma, "gerçek" olmadığını bildiğimiz birtakım kişilerle işlerin, "gerçekliği" andıran ya da andırmayan bir dünyada, çok değişik bir takım imge dizileri ya da dizgeleri aracılığıyla anlamlandırılması işlemi sürdürülüp giderken (her şeyden önce de sürdürülüp gidebildiği için), o kişilere, o olana bitene, o dünyaya inanabilir, inanır hale gelme sürecidir; o dünyanın olanaklı/olası kılınmasını yaşamaktır. (syf 24)
- Dili, durmadan kurmak zorundayız. Yaşamla, düşünceyle sürekli bir etkileşim içinde olan, var ettiğimiz, bizi var eden bu aracı, durgu durak bilmeden kurmak zorundayız. Bilmek ile yetinemememiz de bundan. (syf 32)
- İnsanlar, şehirlerinde rahat etmek için dirim ortaklarını teker teker yok etmenin ne kadar ilkel bir çözüm olduğunu, iş işten geçmeden anlayabilecekler mi? ( Pencereyi gölgede mi bırakıyor? Kökler betona mı dayandı? Ağaçlar kesiliverir. Kuduz tehlikesi artar gibi mi? Kediler köpekler fırınlarda yakılıverir) (syf 56)
- Öldürmekten, yok etmekten azıcık daha zahmetli çıkar yollar aramamak, uygarlığın övüncü haline mi gelecek? (syf 57)