- Yehuda isa?yı ele verirken öpmüştü. hainliğinden değil, isa?yı sevdiği, kıskandığı, kendi artı on bir kişiyle paylaşmağa yanaşmadığı, onu, kendini aşan, on bir kişiyi de isa?yı da aşan bir düşe bırakmağa razı gelmediği, ele verişinin onu öldüreceğini bildiği için öperek ele vermişti. Öpmekten başka bir şey düşünemediği, ölümün, açıldığını bilmediği eşiğinde duran İsa'yı uğurlarken kavurucu sevgisini başka hiçbir şeye güvenemediği, yükleyemediği, kurban edemediği için öpmüştü. Onu ölüme yollamadan çıldırmamak için. Ama öptüğü günün gecesinde gırtlağını soluksuzluğun sonsuzluğuna bağladığı zaman, İsa'nın öleceğinden emindi. Aşkın küçüklüğünden, cılızlığından başka bir köşesine tutunamamış, yakamozunu kendine göksel bir besin bellemişti. Güvenmemişti kendisine güvenene; kıskanmıştı onu, ötekinin kıskandığı gibi. Öteki yani, Sayfa;105
- Kıskanmalarıyla kıskançlıklarıyla bana acı verenleri anladım. Ona daha temiz gidiyorum böylece. Öfkem söndü. Onlar eksik kişilerdi. Ben onun yanında daha tam, daha bir bütünlük içinde gideyim, onun eksiksizliği benimde eksiksizliğim oluyor. Sayfa;111
- ..... biliyorum bende bir şey var herkese batıyor; batan belki de benim batmaktan korkmayan halim. sayfa:123
- Bildiğimiz davranışlar gösteriyor, daha önce söylediğimiz şeyler söylüyoruz. Usancı, bezginliği bir an unutturan bir şey varsa, yaşama sokuverdiğimiz umuttur.. Umut? Umut diye bir şey uyduruvermekle ayak üstü, pek bir şey söylenmiş oluyor mu? Gene de.... Sayfa;16
- Ağaçlar... Onlar, canlılar çeviriminin öğesi. Onlarınki sabır değil, dayanıklılık, ellerinden geldiğince değişmezlik.!!! Sayfa; 11
- Taşların Sabrı dediğim, yaşlandıkça yaşamayı öğrendiğimiz, Can sıkıcı bir boş laf olmaktan çıkan sabır değil; insanların kusursuz bulacağı o duruma gelesiye bir taşın başka taşın bağrına sıkışıp durarak geçirdiği- insanın hiç bir ölçüsüne sığmaz- bir vakti damıtması, sonra, kalması. Taşlar doğmaz, doğurulur; sabır taşın değil insanın erdiği; dolayısıyla, yakıştırabildiği, tansıdığı; değerini artırmakta çılgınca, küstahça kullandığı. O sabrı yazmağa kalkışmak, emeklemekten öteye geçememek olacağı için, onurlu bir alçakgönüllülük sayılır. Sayfa; 10
- Taşların Sabrı dediğim, yaşlandıkça yaşamayı öğrendiğimiz, Can sıkıcı bir boş laf olmaktan çıkan sabır değil; insanların kusursuz bulacağı o duruma gelesiye bir taşın başka taşın bağrına sıkışıp durarak geçirdiği- insanın hiç bir ölçüsüne sığmaz- bir vakti damıtması, sonra, kalması. Taşlar doğmaz, doğurulur; sabır taşın değil insanın erdiği; dolayısıyla, yakıştırabildiği, tansıdığı; değerini artırmakta çılgınca, küstahça kullandığı. O sabrı yazmağa kalkışmak, emeklemekten öteye geçememek olacağı için, onurlu bir alçakgönüllülük sayılır. Sayfa; 10
- Yaşadıkları, yaptıkları arasında ayrım gözetmezdi o. Eğlenmek, savaşmak, üzülmek, sevişmek, çalışmak, acı duymak yada alıklara sövmek yaşamın birer parçasıydı; yaşam okuyarak da"çok güzel ama şimdilik dursun" denip unutulmak üzere dosyaya kaldırılacak bir tasarı hazırlamak için kafa patlatılarak, yada içip içip şarkı söyleyerek de yaşanırdı. Bayram'dan bayrama'nın yıllar sonra aynı konu açıldığı zaman girdiği kılık " insandan insana " olmuştu. Sayfa;16 Kişisel not; çok güzel bir anlatımdan ufak bir parça çalabildim :( üzgünüm...
- Bu gün örneğin..... dedi içinden. " ölülerle birlikteyim sabahtan beri. Ölümü geciktirmeye çalışanlar arasına gireceğim birazdan." Sayfa;17
- Sayfa;9