- Bir şeyi anlayabildiğimiz sürece ona yenilmenin sözkonusu olamayacağını çok düşünmüşümdür...
- Bunları yazmakla çıldırmaktan kurtulunur mu acaba ...?
- Yanlışlar alışkanlık, alışkanlıklar yanlış olunca daha mı kolay yaşanır sanki yanlışlığın alışkısını bile bile
- Tuhaf değil mi, kurtarmak istediği şeyi kurtarmak için ne gerekiyorsa yaptığını sanan kişinin, ömrünün sonunda o şeyi boğmakta en büyük payı kendi eliyle getirmiş olduğunu anlaması?
- Şaşarım hep. Öldürmenin, acı çektirmenin, ezmenin kötülüğünden söz eder insanlar. Kendilerini ezen, ezmeğe kalkan kimseler hiç mi çıkmamıştır. Kimseden alınacak öçleri yok mudur? Uzattıkları eli sıkmayan, vermek istediklerini tepen, geri çeviren birileri olmamış mıdır hiç? Gönüllerinde yatanı herkese kabul ettirmek istedikleri olmaz mı? Dünyaya kendi gönüllerindeki, kafalarındaki düzeni bir damga basar gibi kazımağı, nasıl istemezler? Nasıl anlamazlar ki bunun tek çıkar yolu, gerekirse öldürmek, öldürmek herhangi bir nedenle elverişli gözükmüyorsa acı vererek, ezerek, isteneni koparmaktır. Aldatmaktır, yalan söylemektir... Nasıl anlamazlar bunu?
- İsteğin sonu yoktur kimi kişi için. Ağır hasta olmadıkça.
- Bir uzmandım ben, o her şeyi yapar görünen kişinin ardındaki yaptırıcı; kararları verdiren, düşünceleri düzene sokan, işlenecek düşünceleri, kullanılacak sözleri bulup çıkaran kişi... Pek az kimse bilir bunun ne demek olduğunu. Perdenin önünü tek dünya sanır çoğu insan. Oysa perdenin ardında, ipleri ellerinde tutanların dünyasını bilenler, yalnız, ipleri ellerinde tutanlardır.
- İncecik bir sızının, ardı gelmemiş, yılların gerisinde kalmış unutulmuş bir rahatsızlığın, evimize daha memeden kesilmemiş bir yavruyken aldığımız kedinin, bir yaz gecesi görüp beğendiğimiz, sevgilimiz olmuş, sevgilisi olduğumuz bir kişinin gün gelip dolaylı ya da dolaysız ölümümüze yol açıp açmayacağını, bizi öldürüp öldürmeyeceğini bilmeyiz. Öğrendiğimizde de iş işten geçmiştir, sonucu şu ya da bu doğrultuda değiştirmek, çoğu kez olanaksız gibidir. İstesek uğraşsak bile...
- Zengin, zenginliğini göstermez, kullanır. (Acemi zengin gösteriş merakına kapılsa da, tez ustalaşır zenginlikte.) Biz, zenginliği bilmeyenler, zenginlerin gösteriş meraklısı olduğunu düşünürüz. Güzeller, güzelliklerini dimdik başlarıyla taşır, güzelliklerine herkesin bakmasından tedirgin olmazken, biz güzel olmayanlar, güzelliğin böylesine, utanmadan, sıkılmadan sergilenmesinden tedirgin olur, o güzelin şımarıklığından söz ederiz.
- Kaçmanın, kovalamanın, sevmenin, sevişmenin, yaşamanın, ölmenin -- ya da, başkalarının kaçmasıyla kovalamasının, yaşamasıyla ölmesinin-- kabak tadı verdiği olur.