- Varoluşun anlamı da şu: Bilinç, fazlalık olmanın bilincidir. Genişler, dört bucağa yayılır, koyu renkli duvarın üzerinde lambalar boyunca ya da karşıda akşamın sisleri içinde kendini kaybetmeye uğraşır. Ama hiçbir zaman unutmaz kendini; bu durumda bile kendini unutan bir bilinç olmanın bilincidir.
- İrkilerek ayağa fırlıyorum. Düşünmenin önüne geçebilsem, hiç de fena olmayacak. Düşünceler her şeyden daha tatsız. Yaşayan etten bile tatsız. Uzanıp dururlar, bitmez tükenmezler ve insanın ağzında acayip bir tat bırakırlar. Sonra, düşüncelerin içinde kelimeler var; tamamlanmamış kelimeler, eksik kalmış cümleler. Durmadan geri gelirler. "Bitirmem gere...Varolu...Ölüm...Bay de Rollebon öldü. Değilim...Varolu..." Böyle sürüp gidiyor, bitmek bilmiyor bir türlü. Bu hepsinden kötü, çünkü kendimi bu işe katışmış ve sorumlu buluyorum. Sözgelimi şu çeşit acılı geviş getirmeye benzeyen varoluşmaktayım yok mu, işte onu sürdüren benim. Evet ben. Gövde, bir kere yaşamaya başlayınca, bu işe kendi kendine devam edip gider. Ama düşünce öyle değil. Düşünceyi ben sürdürür, ben geliştiririm. Varoluşmaktayım. Varoluşmakta olduğumu düşünüyorum. Şu varoluşma duygusu ne kıvıl kıvıl bir şey! Onu ben sürdürüyorum yavaşça. Düşünmemi durdurabilseydim...Çabalıyorum buna, başarıyorum. Kafamın içi dumanla doluyor gibi...ama işte yeniden başladı. "Duman...düşünmemek...Düşünmemek istemiyorum. Düşünmek istemediğimi düşünüyorum. Düşünmek istemediğimi düşünmemem gerek." Bitmek bilmeyecek mi bu? (s.151) ***********
- Yalnızım.İnsanların çoğu evlerine girdiler.Biten bir pazarın ağızlarında bıraktığı tatla,daha şimdiden bir sonraki pazarı düşünüyorlar.Benim içinse ne pazar var,ne de pazartesi. Karanlıklar içinde birbirini iteleyen günler ve birde bunun gibi şimşekler var.Değişen hiçbir şey yok,ama yine de her şey başka biçimde varolup gidiyor.Anlatamam.Yazamam.Bulantıya benziyor.Ama aynı zaman onun tam tersi.
- İşte Lucien tamı tamına buydu: Sorumluluklardan ve haklardan yapılma koskoca bir demet.
- ?Kendimi en çok, seni gördüğüm zaman bulabiliyorum. Sanırsin ki, sende kendimden birşeyler biriktirmişim??
- Mme Darbedat, leb demeden leblebiyi anlayatn ince duygulu kişilerin arasında yaşamayı hayal ediyordu.
- ?Kendimi en çok, seni gördüğüm zaman bulabiliyorum. Sanırsin ki, sende kendimden birşeyler biriktirmişim??
- İnsan kendi kendine sormalı, diye düşündü M.Darbedat, sorumluluk nerede başlar ya da daha çok nerede biter.
- Ben yalnız yaşıyorum, yapayalnız. Kimseyle konuşmuyorum, hem de hiçbir zaman; ne kimseden bir şey alır, ne kimseye bir şey veririm. Kitap Kurdu'nu saymamak gerek.
- İnsanlar, insanlar... İnsanların tasasını çeken bir hal göremiyorum ben sizde: Her zaman yalnızsınız ve her zaman kitap okurken görüyorum sizi.