- Evrene kitaplarda rastladım ben; özümlenmiş, sınıflandırılmış, etiketlenmiş ve düşünülmüş bir evrendi bu, ama yine de korkunçtu ve ben, kitabi deneyimlerimin karmakarışıklığını, gerçek olayların rastlantısal akışından ayırt edemedim.
- Hüzün verici ve yaldızlı aydınlık, benzin kokusu, insanı ezer gibi abanan binalar, bal gibi yumuşak sesler, kaygılı ve uyuklayan yüzler, köselelerin asfaltta umutsuz sürtünüşü, bunlar, hep birlikte sürüp gidiyordu, bunların hepsi gerçekti; devrim ise bir rüyadan başka bir şey değildi. Maurice, Zézette'e kin dolu gözlerle bakarak, "Buraya gelmemeliydim," diye düşündü. "Bir proleterin yeri burası değildir.
- Bütün bu insanlar birbirlerine açılmakla, aynı fikirde olmanın verdiği mutluluğu bölüşmekle geçiriyorlar zamanlarını. Anlamıyorum Tanrım, hepsi birden aynı şeyleri düşünmeye neden bu denli önem veriyorlar.
- Eğer insan ancak kendi karşıtıyla tanımlanıyorsa, ben, et ve kemik olarak tanımlanamazdım ve eğer sevgi ile nefret aynı madalyonun iki yüzüyse ben hiçbir şeyi ve hiç kimseyi sevmiyordum.
- Dinimi bulmuştum artık. Hiçbir şey bir kitaptan daha önemli görünmüyordu bana. Kitaplığı, bir tapınak olarak görüyordum.
- Sözcüklerden başka hiçbir şeyi sevmiyordum. Gökyüzü sözcüğünün mavi bakışı altında katedraller inşa edecektim. Hem de binyıllar için.
- Bir anahtar deliğine eğilmişim, birden ayak sesleri duyuyorum. Tüylerim diken diken oluyor, utanç duygusu kaplıyor bedenimi. Birisi beni gördü mü? Doğruluyorum. Bomboş koridoru tarıyor gözlerim. Yanlış alârm. Rahat bir nefes alıyorum.
Kendini "yok" eden bir tecrübe değil mi bu yaşanan? Biraz yakından bakalım: Ötekiler?in varlığı hiç bir şüpheye yer bırakmayacak kadar kesin. Bu yanlış alarm sonucunda gözetlemekten vazgeçebilirim. Devam edersem kalp atışlarımı duyacağım ve merdivenin her gıcırtısında yerimden sıçrayacağım. İlk alarmdan sonra "Ötekiler" yok olmadı. Ötekiler her yerde, altımda, üstümde, yan odalarda. Ötekiler?in gözündeki varlığımı derinden hissetmekteyim. - Önyargılara saplanmadan kendi kendimi incelersem, "imge" olarak varoluş'la "nen*" olarak varoluşu kendiliğinden ayırdığıını farkederim. Imge diye adlandırılan belirişleri sayamam. Ancak, istemli çağrıştırmalar olsalar da olmasalar da, daha ortaya çıktıkları anda bile, burada bulunandan başka şey olarak gösterirler kendilerini. (*şey)
- ... beyin katıksız düşünce için çalışmaya, görülebilir, işitilebilir ve dokunulabilir hayaletler, yani kendi biçiminin mührünü basacağı araç gereçler sağlamaya bir an olsun ara vermez...
- - Evet ama, şimdi nereye gideyim?
- Nereye isterseniz. Ölüler özgürdür.