- İnsan meslek çevresinin, ailesinin, sınıfının ve sonunda dünyanın kendine verdiği hal içinde bir bütündür. Yazı yazarken, kürek mahkumluğunda çalışırken, bir kadını, bir kravatı seçerken kim olduğunu belli eder. Dünya ortasında bir yeri de olduğu için onun hali dünyanın haline bağlıdır.
- Aramızdan birini alıyorlar, onu öfkesinden ya da kederinden öldürüyorlar, yirmi beş yıl sonra da bir anıt dikiyorlar adına. Aynı adamlar, aynı çakallar hem öldürüyorlar hem de anıt başında nutuk çekiyorlar, bir ölüyü şana şerefe boğuyorlar ki, bir başkasının yaşamını zehir edebilsinler.
- Sekiz yaşımda, doğa bile iyi bir kitabın çıkmasına duygusuz kalmaz sanırdım; bir yazar kitabının sonuna SON sözcüğünü yazdığı zaman gökteki bir yıldız ağlar, derdim, içimden.
- kağıt örtünün üstünde güneşten bir halka var. halkanın içinde miskin bir sinek dolanıyor, ısınıyor ve ön ayaklarını birbirine sürtüyor. onu ezeyim de zahmetten kurtulsun bari. kızıl tüyleri güneşle parlayan bu dev işaret parmağını görmüyor. kitap kurdunun sesini duyuyorum:
"öldürmeyiniz bayım."
çıtırdıyor, küçük ak bağırsakları fırlıyor karnından; varolmaktan kurtardım onu. kitap kurduna kuru bir sesle:
"iyilik ettim ona," diyorum. - Bir şey, sona ermek için başlamıştır. Serüven uzamaya gelmez.
- Ben hayatıma nasıl başladımsa öyle öleceğim kuşkusuz; hep kitapların arasında. Büyükbabamın çalışma odasında her tarafta kitaplar vardı; onların ancak ekim ayından biraz önce yılda bir kere tozunun alınmasına izin veriliyordu. Daha okumayı öğrenmeden, onlara ilişkin düşler kuruyordum; dik ya da eğik duran dümdüz taşlardı onlar; kitaplığın raflarında, tuğlalar gibi tıkış tıkış duruyorlardı ya da dikili taşlar gibi saygıdeğer aralıklarla yer almışlardı. Ailemin zenginliğinin onlara bağlı olduğunu hissediyordum. Hepsi birbirine benziyordu; ufacık bir tapınakta sıçrayıp oynuyordum ve bu tapınak benim doğduğunu görmüş olan ve ölümünü de görecek olan ve sürekliliği, geçmişim kadar sakin bir geleceği bana emniyet içinde sunan tıkız ve kadim anıtlardan oluşuyordu. Tozları, ellerime şan şeref kazandırsınlar diye onlara gizlice dokunuyordum, ama ne yapacağımı pek bilmiyordum onlarla ve anlamadığım törenlere her gün tanıklık ediyordum.
- Yalnızım. İnsanların çoğu evlerine girdiler. Biten bir pazarın ağızlarında bıraktığı tatla, daha şimdiden bir sonraki pazarı düşünüyorlar. Benim içinse ne pazar var, ne de pazartesi.
Karanlıklar içinde birbirini iteleyen günler ve birde bunun gibi şimşekler var. Değişen hiçbir şey yok, ama yine de her şey başka biçimde varolup gidiyor. Anlatamam. Yazamam. Bulantıya benziyor. Ama aynı zaman onun tam tersi. - Kendinizi hoş tutarsanız, kendilerinden hoşnut olan öteki insanlar sizi seveceklerdir; komşunuzu yerden yere çalarsanız, öteki komşular gülecektir. Ama kendi ruhunuzu yaralarsanız, bütün öteki ruhlar çığlığı basacaktır.
- Bir delik gören insan onu kendi etiyle kapatmak ister. Çocuk bir delik gördüğünde parmağını ya da kolunu sokmadan edemez. Demek ki delik kendimi içine akıtarak varlığımı hissetmemi sağlıyor. Bir deliği kapatmak demek varlığın dopdolu olabilmesi için vücudumu feda etmem anlamına geliyor. Yani kendi varlığının şuurunda olmanın baskısıyla objektif varlığı
Tamamlamak. Burada insan olmanın en temel eğilimlerinden birini yakalıyoruz: Doldurma eğilimi. Çocuklukta, ergenlik çağında ve yetişkinde hep aynı eğilim. Hayatımızın önemli bir kısmını delikleri tıkamakla, boşlukları doldurmakla geçiriyoruz. Tam ve dopdolu bir varlığı sembolik olarak gerçekleştirmek için. Çocuk ilk yıllardan itibaren kendi vücudundaki delikleri fark eder. Yüzündeki delikleri parmaklarıyla tıkamaya çalıştığında parmağın ıslanarak erimesini, dudak ve damakla bütünleşmesini bekler. Duvardaki çatlakları sıvayla kapatır gibi; yoğunluk arar çocuk. Parmenides'in homojen ve dışbükey yoğunluğudur bu. Parmağın emme yoluyla yapışkan bir macuna dönüşmesi içindir. Tıkama, doldurma eğilimi yemek yemenin temelidir. Yemekler ağzı tıkayacak olan macundur. Yemek yemek insanın kendi içindeki boşluğu doldurmasıdır. - Günce tutmanın tehlikeli yanı budur sanırım. İnsan her şeyi büyütmeye, tetikte durmaya, doğruları durmadan zorlamaya kalkar. #alıntı