- Emma bir gün, yolculuğu düşünerek bir çekmeceyi düzeltirken, parmaklarına bir şey battı. Evlilik demetinin teliydi bu. Portakal tomurcukları tozdan sapsarıydı. Gümüş kenarlı, saten kurdelanın uçları tiftiklenmişti. Ateşe attı onu. Kuru samanlardan bile daha çabuk tutuştu.
- Ama kiliseye gitmeye, gümüş tepsiler öpmeye, bizden daha iyi beslenen bir sürü soytarının sırtını kalınlaştırmaya gelince bunda yokum! Çünkü insan, Tanrı'sına saygısını bir koruda, bir tarlada, hatta eskisi gibi, gökyüzünü seyrederek de sunabilir.
- Bazen bir kitapta, bir zamanlar kafanızdan geçmiş, belirsiz bir düşünceye, uzaktan gelen, en ince duygunuzun ortaya serilişi gibi olan, kararmış bir benzetmeye rastladığınız oldu mu hiç? Leon.
- Hem sıkılganlıktan, hem de ikiyüzlülükten gelen bir ağırbaşlılığı, sessizliği vardı
- Bir oğul istiyordu; güçlü olacaktı, esmer olacaktı; adını Goerges koyacaktı onun. Bir erkek çocuğu olacağını düşünmek, bütün geçmiş güçsüzlüklerinden bir öç alma umudu gibiydi. Hiç değilse erkek özgürdür; tutkuları da, ülkeleri de dolaşabilir, engelleri aşabilir, en uzak mutlulukları dalından koparabilir. Ama kadın durmadan engellenir. Hem hareketsiz, hem esnektir. Yasanın bağları da, bedenin güçsüzlüğü de ona karşıdır. Buyrultusu, şapkasının bir kaytanla tutturulmuş tülü gibi, her rüzgarda çırpınır; her zaman sürükleyen bir arzu, engel olan bir yol yordam vardır.
- Hiçbir şey düşünmezsiniz, diye devam ediyordu Leon. Saatler geçer. Görür gibi olduğunuz bir ülkede, kımıldamadan dolaşırsınız, düşünceniz düşlerle sarmaş dolaş olur, peşinde koşar durur. Roman kahramanlarına karışırsınız; onların elbiseleri içinde kendiniz varsınızdır sanki.
- Bilmiyordu ki, oluklar kapalı olduğunda yağmur suları damlarda göllenirdi. Bunun için, güvenliği gölgelenmedi. Sonra birden duvarda bir çatlak gördü.
- Evet, pek hoş! pek hoş!... Sevmiyor mu acaba? diye sordu kendine. Kimi ama?.. Ben canım. beni!
- Yaşayışımızda yeri olmayan, sırf ender oldukları için beslenilen, yitirilmelerinin verdiği üzüntü, elde etmenin verdiği zevkten daha güçlü olan duygulardandı.
- Geçen gün piskopos efendimize anlattım da, güldü... daha doğrusu gülmek büyüklüğünü gösterdi.