- Nasılsınız? diye sordu. -İyi değilim, diye karşılık verdi Emma. Acı çekiyorum.
- Gelip geçici sevgileri gizleyen abartılı sözlerin çoğunu dikkate almamak düşüncesindeydi ama ruhun doluluğu bazen en boş benzetmelerden taşmaz mıydı sanki ? Taşardı tabii ki çünkü hiç kimse ihtiyaçlarını, acılarını tam anlamıyla belirtemiyordu, ve insan sözü ,yıldızları duygulandıraım derken,ayıları dans ettirecek havalar çaldığımız çatlak bir kazana dönüşüveriyordu
- Ne olursa olsun mutlu değildi,hiçbir zaman mutlu olmamıştı.Hayatın bu yetersizliği,dayandığı şeylerin hemen bozulup çürümesi nereden geliyordu?.. Ama, bir yerlerde kuvvetli ve güzel bir insan,hem çoşkunluk,hem de incelikle dolu kıymetli bir varlık, bir melek kılığı altında bir şair kalbi,gökyüzüne şairane düğün destanlarını söyleyen tunç telli bir rebap bulunsaydı,onunla tesadüfen niçin karşılaşmamalıydı? Ah ne imkansızlık! Zaten hiçbir şey böyle bir araştırmaya değmezdi;her şey yalan söylüyordu,her gülümsemenin altında sıkıntıdan bir esneme vardı. Her sevinç bir lanet,her zevk bir iğrenme gizliyordu ve en iyi öpücükler,dudaklarda gerçekleşmesi imkansız daha yüksek birer şehvet özlemi bırakıyordu.
- Doğada her şey yolunda; ağaçlar boy atıyor, ırmaklar akıyor, kuşlar ötüyor, yıldızlar parlıyor; ama huzursuz insanoğlu kımıldanıyor, rahat durmuyor, ormanları kesiyor, toprağı altüst ediyor, denize atılıyor, yolculuk yapıyor, koşuyor, hayvanları öldürüyor, kendini öldürüyor, ağlıyor, kükrüyor ve cehennemi düşünüyor, sanki Tanrı ona, katlandığından daha fazla kötülük tasarlayacak bir zihin vermiş gibi!?
- Bence güneşin batışı kadar hayranlığa değer hiçbir şey yoktur, ama bilhassa deniz kıyısından seyredilmeli.
- Erkek kısmı, ne de olsa, serbesttir; ihtirasları ve memleketleri dolaşır, engellerden atlar, en uzak saadetlere dişlerini geçirebilir. Kadının ise önüne her zaman engeller çıkar. Hem bir külçe gibi hareketsiz, hem de kolay eğilip bükülen bir yaratık olan kadının başında, vücudunun rehaveti, kanunun emrettiği itaatler gibi düşmanları vardır. İradesi, şapkasının bir şeritle tutturulmuş tülü gibi, her rüzgârın etkisi ile çırpınır; daima sürükleyen bir arzu ve yine daima engel olan bir ahlak düşüncesi vardır
- Onun sandığına göre aşk,şimşek parıltıları ve gök gürültüleri ile kendini birdenbire gösterir, göklerden düşüp hayatı altüst eden, iradelerimizi birer yaprak gibi söken, bütün kalbi uçuruma sürükleyen bir kasırgaya benzerdi .