- Erkek , hic olmazsa özgürdür ; tutkudan tutkuya , ülkeden ülkeye dolaşabilir ; engelleri atlar , en uzak mutluluklara el atar. Kadına ise devamlı engel olurlar. Hem hareketsizdir , hem de esnektir ; yapısının yumuşaklığıyla , yasaya bağımlıkla karşı karşıyadır. Şapkasının ?eride tutturulmuş tülü gibi , her esintide titreşir. Hep iten bir istek , geri çeken bir kuvvet vardır.
- Gelecek mutluluklar da tıpkı tropik ülkelerin kıyıları gibi, önlerindeki sonsuzluk üzerine kendi gevşekliklerini yansıtırlar, hoş bir meltem estirirler. İnsan bu sarhoşluk içinde kendinden geçer, görünmeyen ufka aldırmaz bile. 148
- Akşamları rüzgar camları döver, lamba da yanarken insanın ateşin karşısına geçip bir kitap okuması kadar hoş bir şey var mıdır? İnsan hiç bir şey düşünmez, saatler geçip gider. Yerinden bile kımıldamazsınız ama görür gibi olduğunuz diyarlarda dolaşırsınız ya da serüvenlerin gidişini izlersiniz. Romanlardaki kişilerle haşır neşir olursunuz. Onların kılıkları altında siz varsınızdır sanki. Sizinde Başınıza geldi mi bilmem. Hani insanın kafasında belirsiz bir düşünce yer eder ya da silik, karanlık bir hayal belirir. Derken bir de bakarsınız ki kitapta bütün bunlar gayet açık, belirli biçimde anlatılıvermiştir. 135-136
- "Gerçekten de, gece, lamba yanıp rüzgâr camları sarsarken, bir kitap alıp ateş başına oturmaktan daha güzel bir şey var mıdır?"
- Bir erkek , en azından özgürdür. Tutkudan tutkuyla, ülkeden ülkeye dolaşabilir, engelleri aşabilier, en erişimez mutluluklara ulaşabilir. Bir kadın ise hep yasaklara sınırlıdır. ..
- Ermiş Paul'ün dediği gibi: "Acı çekmek için geldik dünyaya.'
- -Bazen bir kitapta, bir zamanlar kafanızdan geçmiş, belirsiz bir düşünceye, uzaktan gelen, en ince duygunuzun ortaya çıkması gibi, kararmış bir benzetmeye rastladığınız oldu mu hiç?
- Sesindeki bütün ezgileri acaba size hiç anlatabilecek miyim, gülüşündeki bütün zarafetleri, bakışındaki bütün güzellikleri? Bunun nasıl da insanı aşktan öldüren bir şey olduğunu söyleyebilecek miyim, denizin kokusuyla dolu o gecenin, saydam dalgalarıyla, ayın gümüşe buladığı kumuyla, o güzel ve sakin salınımın, o muhteşem gökyüzünün, ve sonra, yanımdaki o kadının dünyadaki bütün neşelerin, bütün hazların, en tatlı şeyin, en sarhoş edici şeyin insanı nasıl da aşktan öldürdüğünü...
- Haklısın azizim, kalp aptaldır...
- Bu ruh, dünyanın güneşin çevresinde döndüğü gibi, fiziksel varlığımızın çevresinde döndüğü bir özdür; bu ruh soyludur, zira manevi bir ana madde olduğu, dünyevi olmadığı için aşağılık, adi bir şey barındırmayı başaramaz. Öte yandan, bedenimizi yöneten düşünce değil midir? Öldürmek istediğimiz zaman kolumuzu kaldıran o değil midir? Etimizi hareket ettiren o değil midir? Yoksa zihin kötülüğün kaynağıdır da beden onun memuru mudur?