- 1958 YAŞ AĞAÇ Mehmet Seyda Günümüzde eserlerinin yeni basımları -ne yazık ki- yapılmayan Mehmet Seyda, en iyi hikâyecilerimizden biridir. Onun, "Evimin Erkeği", "Baba", "Anahtarcı Salih" gibi hikâyeleri birer doruktur.
- 1959 AYLAK ADAM Yusuf Atılgan . . . Sustu. Konuşmak lüzumsuzdu. Bundan sonra kimseye ondan bahsetmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.
- 1959 BİZ İNSANLAR Peyami Safa Beşir Ayvazoğlu'nun olguyla ilintili önemli bir tespiti var: "Basit gibi görünen bu hadise, sadece okulun en zengin öğrencisiyle en fakir öğrencisini karşı karşıya getirmemiş, iki farklı zihniyetin derinlerdeki çatışmasının su yüzüne çıkmasına da yol açmıştır. Tahsin'in attığı taş, sadece halkın yabancılaşmış burjuvaziye değil, aynı zamanda bu gün bu saatte Anadolu' da bütün Türklerin tek bir madde içine sıkıştırılarak teksif edilmiş ruhudur! Elinden her şeyi alınmış halkın son silahıdır."
- 1959 DEĞİŞEN İSTANBUL Ziya Osman Saba Şiirlerini, öykülerini çok sevdiğim Ziya Osman Saba'nın ölümünden sonra yayınlanan eseri Değişen İstanbul?un arka kapağında şunlar yazılı: "Genç sayılabilecek bir yaşta kaybettiğimiz Ziya Osman Saba'nın gerçekleştirmeyi çok istediği bir tasarısı vardı: Kendi hayatının romanını yazmak. (...) Hatıralarından parçaları bölüm bölüm yazıyordu eli değdikçe. (...) İşte o yazıları bugün bu ciltte bir araya getiriyoruz. Yarım kalmış bir tasarıdan son derece güzel ve canlı sayfalar bunlar." Necatigil, "(...) şairin kendi hayatının ayrıntılarına inmedeki ince dikkatini, anılarına içten bağlılığını gösteren şiirli belgeler" diyor.
- 1959 KÖYÜN KAMBURU Kemal Tahir . . . Altı aydan sonra Kerim'in sesi birden kesildi, ama bu kez de Ayşe karıyı başka bir üzüntü aldı. Oğlan minareden düşse ağlamıyor, kafasına odun vurulsa gözünü kırpmıyordu. Bu böylece sürüp gitti. Öteki çocukların, bir-bir buçuk yaşında söyledikleri "ana", "baba" lafları şurda dursun, iki yaşını geçti de, ağzından bir "amah" sesi bile çıkmadı. "Tamam! Dilsiz bu oğlan, büsbütün dilsiz!" dediler.
- 1959 KÖYÜN KAMBURU Kemal Tahir . . . Altı aydan sonra Kerim'in sesi birden kesildi, ama bu kez de Ayşe karıyı başka bir üzüntü aldı. Oğlan minareden düşse ağlamıyor, kafasına odun vurulsa gözünü kırpmıyordu. Bu böylece sürüp gitti. Öteki çocukların, bir-bir buçuk yaşında söyledikleri "ana", "baba" lafları şurda dursun, iki yaşını geçti de, ağzından bir "amah" sesi bile çıkmadı. "Tamam! Dilsiz bu oğlan, büsbütün dilsiz!" dediler.
- 1960 AY TUTULDUĞU GECE Kemal Bilbaşar Genç bir mühendisin buralara büyük kentlerden bilgiyi, aydınlanışı getirmek isteyişi ve bu çabasında başanya ulaşması, romanın ülkülerden beklentisini de yanıtlar gibidir.
- 1960 KÜÇÜCÜK OrhanKemal Orhan Kemal'in sonradan, eşsiz öyküsü "Önce Ekmek"te andığı Ayten, Küçücük'ün Ayten'i midir, karar veremiyorum. Belki o, belki yüzlerce, binlerce Ayten...
- 1960 LOŞ AYNA ErhanBener Loş Ayna Mâhide'nin romanı mı? Başlangıçta öyle. Mâhide baskın bir kişi olarak belirir Loş Ayna'da, benzeşi kadınlardan çok daha cesaretle yazılmış, canlandırılmıştır: On yedi yaşındayken altmışlık bir adamla 'evlendirilmiş', iki yıl sonra dul kalıyor, şimdi sözümona 'özgür' bir yaşamı var. Oysa her cinsel ilişkiden sonra bir kez daha yalnızlığın uçurumuna düşüyor, hatta kendinden fena halde tiksiniyor... Sahir, Mâhide'yle yakınlığı dolayısıyla kardeşini birdenbire kıskanmaya başlar.
- 1961 DÖRT KÖŞELİ ÜÇGEN Salâh Birsel Oysa Behçet Necatigil Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü'nde şöyle yazmış: Dört Köşeli Üçgen, "alışılagelmiş roman biçimleri dışında bir kuruluş gösteriyor; olaylara değil düşünce ve duruma yaslanıyor. Özellikle tiyatro ve edebiyat dünyamızın iç yapısını yansıtan bölümleri çok ilgi çekici ve humor dolu (...)'' Salâh Birsel çağdaş edebiyatımızda denemenin en büyük ustasıydı.