- "Ayna", dedim. "seni bölük bölük bölerim" "Denememeni tavsiye ederim," dedi, "bölünerek çoğalırım ve çoğaldıkça fazla suret veririm, hoşuna gitmez. "
- ''Müzeyyen'' dedim, ''sende hicran yarasından derin yara mı var?''
- "Ulan bir milimden daha yakın olup da nasıl tarifsiz uzaklıkta olabiliyor iki insan ?"
- "Beni senin için gönderdiler,yukarıdan"
- "Müzeyyen dedim, 'Sende hicran yarasından derin yara mı var ?' "
- "Bir şey içime oturmuş kalmıştı. Yok olmak. Toz olmak istiyordum. Varlığım orada olmamalıydı. Gelip beni alsalardı. Uzaydan ya da bir yerlerden gelselerdi. Sessiz sedasız kaybolsaydım."
- "Belki de bu yüzden gözler, kendisi tarafından ve çocukluğa giden bir tarihte oluşmuş, artık "kendine rağmen"e dönüşmüş bir kabuklanmanın içine hapsolmuş, çıkış yollarını yitirmiş bir kimliğin yardım çağrısı gibi bakıyordu."
- ?Her şey benden önce olmuşsa, bana olacak bir yer, durum kalmıyor muydu? Bana ait tek kişilik bir iskemle, o da yok muydu bu dünyada??
- 'Müzeyyen'' dedim, ''sende hicran yarasından derin yara mı var?''
- Çocuk, kapının yüksek ve ağır kanadını zorlukla açıp dışarı çıktı. "Nereye gidiyorsun çocuk," dedim içimden, "Büyümeye mi?"