- "Evlat," dedim, "seni bana niye verdiler bilmiyorum ama bir kahramana yardımcı olunmaz. Ancak yardımcısı olunabilir. Esasen yardımcıya da ihtiyacı yoktur. O gerek görürse, birini yanına alır. Fakat bu yolculukta muhtemelen sert şartlar ile yüz yüze kalacağız. Bu şartlara intibak edebilecek misin ?"
- "Diyalogda fayda var," dedi esintili mizacım. "Vakiit kaybı," dedi kalbim. "Emin misin ?" dedim. "Gönder gitsin."
- Ortada bir ibnelik olduğundan emindim. İşler yolunda giderse gider, gitmezse yeni bir hikaye kurulur, ben de orada yerimi alırdım. Ne olacaksa olurdu.
- "Peki benim neyime derman bu taş kuş ?" "Belki," dedi "sorularına cevap verebilir. Çok eski bir kuş, belki de bazı şeyler eskiyince hikaye oluyorlardır."
- "Boşuna," dedi şehir, "benim üzerime gelinmez. Gelindiği an uzaklaşılır. Bana gelmenin yolu, gelmemektir."
- "Ne hikayesi ?" "Mesele bu zaten," dedim, " bir hikaye kahramanıyım fakat ortada hikaye yok. Garip değil mi ?" "Haklısın," dedi, "bir gariplik var."
- "Ne demek," dedim, "herkes bir ve aynı hikayenin kahramanı mıdır yoksa herkes kendine göre ayrı bir hikayenin kahramanı mıdır ? Eğer hikaye, bir ve aynı ise, tek tek, ayrı ayrı kahraman olma şansı kalmıyor gibi görünüyor. Yok eğer herkes ayrı bir hikayenin kahramanı ise, o zaman kim usta olacak ?" "Belki de," dedi dokumacı, "herkesin ustası, tek, bir ve aynıdır."
- Fakat bir kahramanın faka bastığı anlar genellikle, temel kuralları unutup gevşemeye başladığı anlardı. Kural açıktı: "Kahraman, paylaşmaz. Paylaşan ve ketum olamayan biri, asla kahraman olamaz."
- Şimdi devrik ve devirsizdik.
- Ilhami Algör / Ikircikli Biricik