- Herkesin bir iç sesi vardır. İç'i olanın sesi de vardır. İç'ini bastıran sesini de bastırır. Bastırılmış ses, hayat boyu çıkmasa bile son nefes olarak çıkar.
- Müzeyyen'in gözleri içinden , bir çukur ya da kuyudaymış gibi, bir yerlere sıkışmış da yardım istermiş gibi bakan yabancıya sırtımı döndüm ve son kez , üçüncü şahıs konusunda , kendime direndim.
- " Aynadaki kadın benim zıttım." demişti, " Ben ne kadar ev haliysem o , o kadar sokak. Ben sokulgan isem, o başını alıp giden. Ben gündüzüm, o gece.. Çapkın,güçlü,özgür."
- Zaten bu hayatta , her zaman bir şeyler eksikti. Ya da bana öyle gelirdi.
- Bir zamanlar, yolunda giderken tıkanmış ve yarım kalmış bir hikayenin figüranıydım.
- Ayrıca ben yorulmayı sevmez, gerekliliğine inanmaz, inanan ve yorulanlar ile karşılaştığımda bunu belli etmez, fakat bir yandan da onlarda eksik ya da fazla olanın ne olduğunu düşünürdüm.
- Sorularda iyi, cevaplarda tutuktum. Bu tutukluk, uzun kirpikli kuş çizimlerinde işe yarıyor, kuş her defasında biraz daha renk ve ayrıntı kazanıyordu. Bir gün, "kışşt" desem uçacağı fikri geldi. Fikir, kafayı yemekte olduğum hissiyle kol kola geldi. Sarardım.
- "Ne yöne ve neden ?" "Yönü sen seç, fakat yürü," dedi, "bir kahramanın oturup tesadüfler beklemesi değil, gerekiyorsa onları yaratması uygun düşer."
- Müzeyyen yürüyüp gitmeyi öneriyor ve gidiyordu. Durmak abesti. Fakat nereye ?
- "Senden hikaye kahramanı olmaz oğlum," dedim içimden, "senin yaradılışın eksik."