- Balıkçı bilir ki, ancak bir balıkla, bir yılanla dostluk kurmuş, bir martıyla konuşmuş adamlar, kısacık bir süre açık kalacak çatlaktan içeri girebilir, ölümün ayağına yüz sürebilir. Karanlıklar Sultanının yeryüzüne çıkıp gezmesini biraz geciktirebilir. Bu çatlaktan içeri girmekte çabuk davranılmazsa kaya gene kapanır, bir daha açılmaz. Kişioğlunun umudu bir daha canlanmamasına söner gider.
- Bir kez, insanlara akıl erdiremiyorum. Cırnakları gözükmüyor, yok belki de. Sonra öbürlerinden çok daha ağır kanlılar. Ama bu yüzden de ne yapacaklarını hiç mi hiç kestiremiyor, apışıp kalıyorum karşılarında. Onların başka yerlerinde bir gücü, bir savutu ya da bir dikenleri var ama ben yerini çıkaramadım.
- Yaşama sanki hiç gelmeyecek, erişmeyecek bir bayram gibi.
- Karpuzlarla incirler neden sevilirdi? Üzümler, şaraplar neden sevilirdi? Neden her yıl onlan yeniden görebilmenin heyecanıyla sarsılırdı insanlar, yaz sonlannda, kış başlannda?
- İnsanlar arasında yaşadığı zamanlar; düne değin... Düne değin; insanlar arasına yaşadığına inandığı, yaşadığına kendini inandırdığı, inandırmağa çalışarak aldattığını anladığı güne, düne değin. Dün değil, önceki gün. Sabah oluyor şimdi, dün de bir günlük geride.
- Kısır bile değil. Kısırlığı baştan kabul etmiş. Bu çeşit döngülere kısır bile dememeli. Kısırlığı baştan kabul ettiğini unutmamalı. Sevgi sözünü bol bol kullanabilmek, başı dönesiye, esriyesiye, karşısındakileri inandırasıya, karşısındakileri kusturasıya sevgi sözü ile oynayabilmek için sevginin bütün evreni ayakta tuttuğunu başta kendin inandırabilmek için, kısırlığı baştan kabul ettiğini unutmamalı...
- Düşüncesinin sınırlarını çizen, öteden beri çizmiş olan birtakım kavramlar var. Şimdi farkına varıyor. Gelip gelip inanca, kısırlığa, bir şeyler yapma kavramına dayanıyor. Oysa ya bundan kurtulmalı...
- Hem bilmez miyiz? Sevgi adına sevgilinin öldürülebileceğini düşünememesi bir yana, böyle bir şey yapıldığını işitmeyegörsün ilenç üstüne ilenç yağdıran sayısız kişi vardır; sonra bir gün gelir, aşk yüzünden cinayet işleyebileceğini, gönlünde işlemiş bile bulunduğunu iliklerine dek duyar bunlar, kimi zaman işlerler de bu cinayeti. İlenç yağdırmak sırası başkalarındadır şimdi...
- Kişioğlu, silik anısı belleğinin bir köşesinde sıkışıp kalmış uçmağa yeniden ulaşmak için can atar. Ama kaç kişi -bir parçacık da olsa, eksik güdük de olsa- bunu başarabilir? Eskiden, çok eskiden olur, olabilirdi belki o iş. Her şey bitip tükendikten sonra her şeyin yeniden başlayabileceğine, biten bir yılın ardından yeni bir yıl geldiği gibi o uçmağa dönülebileceğine inanmak güç artık. Bir daha, bir daha ölüp, bir daha, bir daha, bir daha dirilebileceğine inanamıyor insan.
- Sen beni yaşatabilirsin, diye geçirdim içimden.
Başı, gene, evet, dedi.
Ama yaşatmak istemiyorsun çünkü sen
Başı, evet, ben?.. dedi.
Sevildiğini bilmek istersin.
Evet.
Ama sevildiğinin söylenmesini istemezsin. Beni söylenmemiş bir sevgide boğabilirsin.