- Ama taksiye binen iki insanı gördüğüm için ve bunun bana verdiği tatmin yüzünden acaba dedim, bedende iki ayrı cinsiyet olduğuna göre acaba zihinlerde de, bedenlerdekine denk gelen iki ayrı cinsiyet var mı ve acaba mutlak tatmine ve mutluluğa ulaşmak için onların da birleşmesi gerekiyor mu?
- Amatörce ruhun bir şemasını çizmeye giriştim, her birimizin içinde iki güç bulunacaktı, biri erkek biri kadın; erkeğin beyninde erkek kadına egemen olacaktı, kadının beyninde de kadın erkeğe egemen olacaktı. Bu ikisi uyum içinde bir arada yaşarlarsa, ruhsal işbirliği yaparlarsa, normal ve rahat bir beden hali doğar. Bir kişi erkekse, beyninin kadın tarafı yine de etkilidir; bir kadın da içindeki erkekle ilişki içinde olmalıdır. Coleridge, büyük bir zihnin çift cinsiyetli olduğunu söylerken belki de bunu kastediyordu. Ancak böyle bir birleşme olursa zihin eksiksiz döllenmiş olur ve bütün yetilerini kullanır. Belki de katıksız erkek olan bir zihin yaratıcı olamaz, katıksız kadın olan bir zihin de, diye düşündüm. Durup bir-iki kitaba göz attım, kadınsı erkek ve erkeksi kadınla ne kastedildiğini görmek istiyordum.
- Öyle bile olsa, burada yazacağım ilk cümle dedim, yazı masasına gidip tepesinde Kadınlar ve Kurmaca yazılı sayfayı elime alırken, yazı yazan birinin cinsiyetini unutmaması çok tehlikelidir. Katıksız ve basit bir erkek ya da kadın olmak tehlikelidir; kadınsı-erkek ya da erkeksi-kadın olmalıyız.
- Bütün bu cinsiyeti cinsiyete, niteliği niteliğe vurmak; üstünlük taslamak ve aşağılıkla itham etmek, insanın orta öğrenim yıllarında, taraf tuttuğu, bir tarafın ötekini alt etmesinin gerekli olduğu, bir platforma çıkıp okul müdürünün elinden süslü-püslü bir kupa almanın büyük önem taşıdığı çağa ait şeylerdir. İnsanlar olgunlaştıkça taraf tutmaktan vazgeçerler, okul müdürlerine ya da süslü kupalara inanmaktan da.
- Hayır, ölçme işi bir meşgale olarak keyif verse de, bütün işler içinde en yararsız olanıdır, ölçenlerin kararlarına boyun eğmek de çok aşağılık bir tavırdır. Önemli olan yazmak istediğinizi yazmanızdır; çağlar boyunca mı birkaç saatliğine mi önemi olacağını kimse bilemez. Ama elinde gümüş bir kupa tutan bir okul müdürüne ya da kolunun altında ölçü çubuğuyla bir profesöre saygıdan dolayı hayalinizin başından bir tel saç, renginden bir ton feda etmek, en iğrenç ihanettir, bununla kıyaslandığında, servetin ve iffetin feda edilmesi ?ki bir zamanlar insanın başına gelebilecek en büyük felaket denirdi buna? pire ısırığı kadar kalır.
- ?Zavallı şair ne günümüzde ne de son iki yüz yıldır en ufak bir fırsat bulamamıştır? İngiltere?de yoksul bir çocuğun, büyük yapıtların doğduğu o entelektüel özgürlüğe kavuşma umudu, Atinalı bir kölenin oğlununkinden biraz fazladır.? İşte bu. Entelektüel özgürlük maddi şeylere bağlıdır. Şiir de entelektüel özgürlüğe bağlıdır. Kadınlarsa hep yoksul olmuşlardır, sadece iki yüz yıldır değil, dünya kurulalı beri. Kadınlar Atinalı kölelerin çocukları kadar bile entelektüel özgürlüğe sahip olmadılar. O zaman kadınların şiir yazmak için en ufak bir şansları yoktu. İşte bu yüzden paranın ve kendine ait bir odanın önemini vurguladım.
- Geçen gün,çok insancıl,erkeklerin en alçakgönüllüsü olan Z.,eline Rebecca West'in(liberal ve feminist görüşleriyle tanınan yazar)bir kitabını alıp bir paragraf okuyunca,''Rezil feminist!Erkeklerin kendini beğenmiş olduğunu söylüyor!''diye bağırdığında düştüğüm şaşkınlığı açıklar mı?Beni çok şaşırtan-karşı cins hakkında kaba olsa da büyük olasılıkla gerçek olan bir ifadede bulundu diye Miss West neden rezil bir feminist olsundu ki-bu haykırış sadece yaralı bir kibrin çığlığı değildi;o adamın kendine inanma gücünün uğradığı saldırıya karşı bir protestoydu.
- Bütün bu yüzyıllar boyunca kadınlar,erkeği olduğundan iki kat büyük gösteren bir ayna görevi gördüler,büyülü bir aynaydı bu ve müthiş bir yansıtma gücü vardı.Böyle bir güç olmasaydı dünya hala bataklık ve balta girmemiş ormanlardan ibaret olurdu.Savaşlarda zafer kazanıldığı duyulmazdı.Hala geyiklerin iskeletleri ile kırık koyun kemiklerini birbirine sürter çakmak taşı verip koyun derisi ya da gelişmemiş zevkimizi hangi basit süs eşyası tatmin edecekse onu alırdık...Çar ve Kayzer ne taç giyerler ne de tahttan inerlerdi.Uygar toplumlarda hangi işe yararlarsa yarasınlar,bütün şiddet ya da kahramanlık eylemlerinde aynalar gereklidir.İşte bu yüzden Napoleon da Mussolini de kadınların erkeklerden aşağı olduğunda bu kadar ısrarcıdırlar.Eğer onlar aşağıda olmasalardı kendileri büyüyemezlerdi.Bu da çoğunlukla kadınların erkeklere gerekli olduğunu kısmen de olsa açıklamaya yarıyor.Ayrıca erkeklerin kadının eleştirisi karşısında ne kadar tedirgin olduklarını,aynı eleştiriyi yapan bir erkeğin verebileceğinden daha fazla acı vermeden,erkeği daha çok öfkelendirmeden kadının,bu kitap kötü,bu resim zayıf filan demesinin nasıl olanaksız olduğunu da açıklamaya yetiyor.Çünkü eğer kadın gerçeği söylemeye başlarsa aynadaki görüntü büzülür;erkek hayata uyum sağlayamaz olur.Kahvaltıda ve akşam yemeğinde kendini olduğundan bir kat daha büyük göremezse hükümler vermeye,vahşileri uygarlaştırmaya,yasalar koymaya,kitaplar yazmaya,süslenip ziyafetlerde nutuk çekmeye nasıl devam eder? ... Ayna görüntüsü çok önemli çünkü zindeliği besler,sinir sistemini harekete geçirir.Kaldırın o görüntüyü,o zaman erkek ölebilir,tıpkı kokainsiz kalan kokainman gibi.
- Şu anda herhangi bir yetinin değerini söyleyebilecek olsak bile o değer değişirdi; büyük olasılıkla yüz yıl içinde tamamen değişmiş olurdu. Ayrıca, yüz yıl sonra, diye düşündüm, kapının eşiğine vardığım sırada, kadınlar artık himaye edilen cins olmayacaklar. Bir zamanlar kendilerine yasaklanmış olan bütün faaliyetlere ve uğraşlara katılabilecekler. (1928)
- Bütün bu yüzyıllar boyunca kadınlar, erkeği olduğundan iki kat büyük gösteren bir ayna görevi gördüler, büyük bir aynaydı bu ve müthiş bir yansıtma gücü vardı. Böyle bir güç olmasaydı dünya hâlâ bataklık ve balta girmemiş ormanlardan ibaret olurdu. Savaşlarda zafer kazanıldığı duyulmazdı. Hâlâ geyiklerin iskeletleriyle kırık koyun kemiklerini birbirine sürter, çakmaktaşı verip koyun derisi ya da gelişmemiş zevkimizi hangi basit süs eşyası tatmin edecekse onu alırdık... Çar ve Kayzer ne taç giyerler, ne de tahttan inerlerdi. Uygar toplumlarda hangi işe yararlarsa yarasınlar, bütün şiddet ya da kahramanlık eylemlerinde aynalar gereklidir. İşte bu yüzden Napoleon da Mussolini de kadınların erkeklerden aşağı olduğunda bu kadar ısrarcıdırlar, eğer onlar aşağıda olmasalardı kendileri büyüyemezlerdi.