- Böyle yan yana birlikte oturduğumuzda, birbirimizde eriyoruz tümcelerle. Sisle çevriliyoruz. Hayali bir ülke yaratıyoruz.
- Yüreğim katılaşıyor; çift ağızlı bir törpü iki yanımdan kemiriyor beni; bir yanımla onun yüceliğine tapıyorum; bir yanımla dağınıklığını hor görüyorum, ona böylesine üstün olan ben, onu kıskanıyorum.
- Bütün mayısı ve haziranı koparttım ve temmuzun yirmi gününü. Koparttım onları, buruşturup yumak yaptım, içinde bıraktıkları ağırlıktan başka hiçbir şey kalmadı onlardan. Büzülmüş kanatlarıyla uçamayan pervaneler gibi topal günlerdi onlar.
- Ben içeri girince herkesin bana beğenerek bakmasını istemiyorum. Vermek istiyorum, bana verilmesini istiyorum, uğrunda neyim varsa neyim yoksa ortaya dökeceğim yalnızlığı istiyorum.
- Kaplanın sıçrayışları denli ansızın, aralıklı sarsıntılarla hayat, kara sorgucunu denizden yükselterek ortaya çıkıyor. Vahşi atlar üzerindeki bedenler gibi yapıştırılmış olduğumuz bu; bağlı olduğumuz bu. Yine de çatlakları doldurmak, bu yarıkları gizlemek için araçlar bulgulamışız.
- Nasıl acılı bir şey hatırlanmak, yatıştırılmak, insanın kişiliğindeki saflığın bozulması, karıştırılması, öbürünün parçası olması.
- Bu beceriksiz, ölçüleri uygunsuz bedenin içinde alev alev durayım, onun ilgisizlik ve küçümseme mızraklarına hedef olayım diye, gerisingeri buraya sürüldüm ben; kırlangıcın kanatlarını batırdığı yerde, yeryüzünün öteki yakasında mermer sütunları, havuzları özleyen ben.
- Yalan söyleyen dilleri, seğiren yüzleriyle bu adamlar, kadınlar arasında aşağı yukarı yuvarlanmaya tutsağım, dalgalı denizde bir mantar gibi. Yaban otlarından bir şerit gibi her kapı açılışında ötelere savruluyorum. Süpüren ve kayaların en son kıyılarını aklıkla dolduran köpüğüm ben, ben burada, bu odadaki kızım da.
- Düşünüyorum da bedenlerimiz çıplak gerçekte. Şöylece kaplanmışız düğmeli bez parçalarıyla ve bu kaldırımların altında kabuklar, kemikler, sessizlik var.
- Aşağılara inmek istiyorum; sonsuz derinliklere konuk gitmek; arada bir hep birtakım davranışlarda bulunmak için değil de bulgulamak için ayrıcalıklarımı kullanmak; kırılan koca dalların, mamutların belirsiz, geçmiş zamanlardan kalma seslerini duymak; bütün yeryüzünü anlayış kollarıyla kucaklamak gibi olanaksız isteklere boyun eğmek-eylem içinde olanların yapamayacakları şeyler istiyorum. Yürürken özel bir varlık olmaktan çözülüşüm gibi demir alan, benden bu birbirinin kopyası yığınları, bu gözünü bir noktaya dikenleri, yolcuları, çırakları, yazgılarına aldırmayıp vitrinlere bakan sinsi, kaçak kızları kucaklamamı isteyen bu sevgi ve anlayışın tuhaf salınımı, titreşimleriyle titremiyor muyum? Ama geçici geçitimizin bilincindeyım.