- Aslında kadınlar erkekler tarafından yazılan kurmacalarda var olsaydı kadının büyük bir öneme sahip biri olduğunu düşünürdük; farklı, cesur ve zalim; muhteşem ve çıkarcı; sonsuz güzellikte ve aşırı çirkin; bir erkek kadar yüce, bazılarına göre erkekten bir daha yüceydi. Ama bu kurmacadaki kadın. Aslında Profesör Travelyan'ın işaret ettiği gibi, kadın odaya kilitleniyor, dövülüyor ve odada oradan oraya fırlatıyordu.
Böylece tuhaf ve bileşik bir varlık ortaya çıkıyor. Hayali olarak kadına en yüksek öneme sahip; uygulamada ise tamamen önemsiz. Sayfa sayfa şiir kitaplarını işgal etmiş ama tarihte hiç yeri yok. Kurmacada kralların ve fatihlerin yaşamlarına hükmediyor ama gerçekte ise parmağına bir yüzük geçiren herhangi bir oğlanın kölesi oluyordu. Edebiyatta en çok ilham veren, en derin düşüncelere daldıran kelimeler onun dudaklarından dökülüyor oysa gerçek hayatta zar zor okuyabiliyor, harfleri tanıyordu ve kocasının malıydı. - Zaman direklere çarpar. Kalakalırız. Duygudan yoksunuzdur, insanın gövdesini ayakta tutan, artık alışkanlıkların iskeletidir. O da bomboştur zaten.
- İnsanın hayatının yarısı uydurmakla geçer, kendini uydurur, kızı uydurur, zararsız bir eğlencenin ötesine geçen şeyler yaratır. İşin tuhafı, bunu kimseyle paylaşamaz.
- Kurmacalarda, kralların ve fatihlerin hayatlarına hükmediyor, gerçek hayatta ailesinin parmağına zorla yüzük taktığı herhangi bir delikanlının kölesi. Dudaklarından, edebiyatın en ilham verici sözcükleri, en derin duygularından bazıları dökülüyor, gerçek hayatta okuması yazması neredeyse yok, zor heceliyor sözcükleri ve kocasının malı durumunda.
- Kitaplıklarınızı istediğiniz kadar kapatıp kilitleyin; ama benim aklımın özgürlüğüne vurabileceğiniz hiçbir kilit, hiçbir kapı, hiçbir sürgü yoktur.
- ''Ölüm, bir direnmeydi. Ölüm, iletişim kurma çabasıydı, insanlar gizemli bir şekilde ellerinden kaçan öze ulaşamayacaklarını anlıyorlardı, yakınlık uzaklaşıyordu, tat yok oluyordu. Bir kucaklaşma vardı ölümde.''
- Erkeğin elleri kılıcına sarılmakta özgürdür, oysa kadın onları satenlerin omuzlarında kaymasını önlemek için kullanmak zorundadır. Erkek dünyaya, sanki kendisi için yaratılmış, kendi zevkine göre biçimlendirilmiş gibi korkusuzca bakar; kadınsa sinsice, dahası kuşku dolu bir yan bakış atar. İkisi de aynı giysileri giyselerdi, bakış açıları da belki aynı olabilirdi.
- İki cinsin birbirine kışkırtılması; üstünlük iddialarının ve zayıflığın bir tarafın üstüne yıkılması, insanlığın taraflara bölünmüş olduğu ve bir tarafın öbürünü yenmesi gerektiği gibi konular, kürsüye çıkıp başöğretmenin elinden süslü püslü bir kupa almanın çok önemli olduğu ortaokul aşamasına aittir.
- Neden erkekler şarap, kadınlar su içiyordu? Neden cinsiyetlerden biri bu kadar zengin, öbürü bu kadar yoksuldu?
- İnsanın en büyük tutkusu, başkalarını kendi inandığı şeye inandırmaktır. Kendisinin değer verdiği bir şeye başkalarının hiç değer vermemesi kadar mutluluğunu kökünden sarsan, içini öfkeyle dolduran bir şey olamaz.