- Bütün o eleştirilerin karşısında, o tamamı ataerkil toplumun ortasında, ürkmeden bakarak, kitaplarına sıkı sıkı sarılabilmeleri için kimbilir nasıl bir yetenek, nasıl bir tutarlılık gerekmişti. Bunu sadece Jane Austen ve Emily Bronte başardılar. Onların şapkalarındaki belki de en hafif tüydü bu. Onlar erkek gibi değil, kadın gibi yazdılar.
- Bütün dokunulabilir yaşantı biçimleri başarısızlığa uğrattı beni. Uzanıp katı bir şeye dokunamazsam, ölümsüz koridorlarda sonsuza dek savrulacağım. Öyleyse neye dokunabilirim? Hangi kiremite, hangi taşa ki devsi girdaptan kendimi bedenime geri çekebileyim, güven içinde?
- Yansımalara karşı çok az eğilimim olduğu bir gerçek. Her şeyde somut olanı istiyorum. Yalnızca bu yoldan yeryüzünü yakalıyorum. Yine de iyi bir tümcenin bağımsız bir varlığı varmış gibi geliyor bana. Ama sanırım en iyileri, yalnızken kurulanlardır.
- Geçmiş, yaz günleri, oturduğumuz odalar, akıp gidiyor kızıl gözlerle dolu yanmış kağıtlar gibi. Ne diye karşılaşıp yeniden başlamalı? Ne diye konuşmalı, yemek yemeli, öbür insanlarla başka karışımlar oluşturmalı? Bu andan sonra ben yalnızım. Hiç kimse bilmeyecek beni şimdi.
- ?Pek çok çağda mutluluk aradım ve bulamadım; şöhret aradım, elimden kaçırdım; aşk aradım, tadamadım; hayat ? ve şu işe bak, ölüm daha iyidir. Pek çok erkek ve pek çok kadın tanıdım, hiç birini anlamadım. Burada, üstümde gökyüzü ile yatmam daha iyi.?
- ?Zihin ne biçim bir görüntü oyunu, birbirine benzemez şeylerin buluşma yeri! Bir an soyumuzdan, konumumuzdan pişmanlık duyuyor ve çileciliğin yüceliğini arzuluyoruz; bir an sonraysa bir bahçe yolunun kokusundan etkileniyor, ardıç kuşlarının şakımasını duyunca gözyaşı döküyoruz.?
- "Siz duygularınızın kölesisiniz herkes gibi. Ama size hükmeden bu duyguları tanıyamaz, ne zaman, nerede, nasıl ortaya çıkacağını bilemezsiniz. "
- Bir aşk, bir öfke, çıldırıcı bir kıskançlık, dayanılmaz bir özlem, bazen karanlıkların içinden çıkıp sizi esir alabilir. Bazen bir başka insan için kendinizden vazgeçebilirsiniz.bazen öfkeyle kamaşır içiniz
- "...hayata ne ile başlarsan başla elinde çok az şey kalıyor. Gurur ve aptallık. Kaç kez yaşadığımız anın değerini bilmediğimiz için geleceği reddetmişizdir, kaç kez kıymetini anlayamadığımız bir anda yaşadığımızdan çok parlak olabilecek bir geleceği elimizden kaçırmışız. Hayata neyle başlarsan başla elinde çok az şey kalıyor. Gurur ve aptallık. halbuki her şeyi istemiştik di mi..?"
- Erkeklerin kadınların özgürleşmesine karşı çıkışının tarihi, belki de özgürleşmesinin hikayesinden daha ilginçtir.