- Faytondaki yolcu ne yakışıklı, ne çirkin, ne şişman ne de zayıftı. Genç sayılmazdı ama yaşlı da değildi.
- Tatlı gençlik yıllarından, ileri yaşların sert, katı yıllarına giderken tüm insancıl eğilimlerinizi, duygularınızı yanınıza almayı unutmayın, yolda bırakmayın onları, sonra yerlerinden kaldıramazsınız. Hemen ileride sizi beklemekte olan yaşlılık korkunçtur, hiçbir şeyi geri vermez! Mezar bile ondan daha merhametli, daha lütufkârdır, "Burada bir insan gömülüdür!" diye yazar çünkü mezarın üzerinde, ama yaşlılığın insanlıktan çıkmış soğuk, duygusuz çizgilerinde okunacak hiçbir şey yoktur.
- Ah, bu can sıkıntısından çıkılan tek başına yürüyüşler! Sıkıcı bugünü unutturan, düşleri kamçılayan, asla gerçekleşmeyeceklerini kendisinin de bildiği birbirinden uçuk, gönül çelici hayallerle nasıl da sersemleşirdi insanın kafası!
- Ruhumuzun güzel; ama geçici konuğu sevinç de öyle uçup gitmez mi? Tek bir ses neşeyi anlatma çabasını sürdürmez mi boşuna? Kendi yankısında hüznü, boşluğu duymaya başlamıştır artık bu ses, sonra o da susar. Coşkun, hür gençliğin canlı arkadaşları da birbiri ardından yok olmaz mı öyle? Sonunda yapayalnız bırakmazlar mı arkadaşlarını? Geride kalandır üzülen! Yüreği keder, hüzün doludur, teselli bulamaz bir şeyde..
- Kişioğlu için öç almayı isteyip de alamamaktan büyük acı yoktur.
- Uzak bir çağlayanın sesini dinlediğiniz olmuştur sanırım. Bir huzursuzdur çevre, uğuldar durur. Olağanüstü, anlaşılmaz sesler dalga dalga geçer önünüzden. Bir köy panayırının selinde de birden aynı duyguya kapılmaz mı insan? Giderek büyür kalabalık, büyüdükçe büyür, kocaman bir dev gibi kımıldar durur panayır alanında, dar sokaklarda bağırır çağırır, kahkahalar atar, gürültü eder. Bağırışlar, küfürler, böğürtüler, melemeler, anırtılar.. Hepsi birden düzensiz bir uğultu oluştururlar. Öküzler, çuvallar, saman yığınları, Çingeneler, çanak çömlek, köylü kadınlar, ballı börekler, kalpaklar.. Hepsi birden parlak, allı morlu, karmakarışık, sağa sola gider gelirler. Gözünü alırlar insanın. Her kafadan bir ses çıkar, kimin ne dediği anlaşılmaz. Tek bir söz kurtaramaz kendini bu selden, duyuramaz sesini. Yalnızca pazarlık edenlerin ellerini birbirine vurmalarından çıkan sesler duyulur panayır alanında her yandan. Arabalar gıcırdar, demir parçaları tıngırdar, yere atılan tahtalar gürültü çıkarır. Başı döner insanın, ne yana bakacağını şaşırır.
- Demek alınyazısı böyle yazılmış, yapacak bir şey yok; çocuk babasının adı Akakiy?i alacak.
- Odanın içinde sinek uçsa ancak bu kadar ilgilerini çekerdi doğrusu.
- Bir anın içinde ne büyük mutluluk duygusu saklı olabiliyor..!
- Hiç yol yordam bilmez misiniz siz?Bu makama doğrudan başvurabileceğinizi mi sanıyorsunuz?