- Ne mutlu böyle bir evlat yetiştirmiş babaya! Sitem etmek, paylamak zor değildir; ama yanlış yapan bir insana kalbini kırmadan, onu yüreklendirecek, ona güç verecek canlandıracak bir şeyler söylemektir asıl zor olan. (105)
- İnsanların savaşmaktan, birbirlerini boğazlamaktan başka bir şey bilmedikleri, ruhlarının köreldiği, insanlıktan uzak oldukları o acımasız, katı çağların bir buluşuydu bu. O çağlarda bazıları, çok az sayıda insan bu vahşete boşuna karşı çıkıyordu. Ama dinleyen olmuyordu. Ruhları da akılları da aydınlık kral ve birçok savaşçı, Kazakları böylesine korkunç biçimde cezalandırmanın o ulusun intikam duygularını daha da kabartmaktan, güçlendirmekten başka bir şeye yaramayacağını boşuna söylüyordu. Kralın ve savaşçıların gücü, kafasızlıklarıyla, dar görüşlülükleriyle, çocuksu gururlarıyla, işe yaramayan kibirleriyle meclisi oyuncağa çevirmiş devlet ileri gelenlerinin ve zenginlerin gücü yanında zayıf kalıyordu. (166)
- İnançtan büyük güç yoktur. Azgın denizin dalgalarına yerinden kıpırdamadan binlerce yıl karşı koyan, göğüs geren bir kaya gibi sarsılmaz, yenilmez bir güçtür inanç. Denizin derinliklerinden çıkıp gökyüzüne doğru uzatır hiçbir şeyden etkilenmeyen, yekpare bir taştan oluşan sağlam burçlarını. Her yerden görünür, yanından gelip geçen dalgalara bakar. Ona toslayan geminin vay haline! Güçsüz kaburgası parça parça olur geminin, denizin dibini boylar, içindekilerin çığlıkları göklere yükselir. (169)
- Yine yer yer oyulmuş, kara topraklı, yer yer yeşermekte olan aynı tarlalar, yağmurdan ıslanmış kargalar, kuzgunlar, durmadan yağan yağmur, ağlayan kapkara gökyüzü... Çok sıkıcı bu dünya baylar! (286)
- Günün birinde yalnızca dokuzuncu dereceden devlet memuru olacağı içine doğmuş gibi durmadan ağlayıp sızlamasına, habire suratını buruşturmasına rağmen nihayetinde vaftiz edilmiş.
- Böyle durumlarda genç adam yüzünü ellerine gömer, insan kalbinde ne az insancıllık olduğunu, eğitimli, herkesin iyi ve yüce saydığı insanlarda bile ne çok kabalık ve acımasızlık bulunduğunu düşünürdü.
- Böyle durumlarda genç adam yüzünü ellerine gömer, insan kalbinde ne az insancıllık olduğunu, eğitimli, herkesin iyi ve yüce saydığı insanlarda bile ne çok kabalık ve acımasızlık bulunduğunu düşünürdü.
- ...insanlar Akakiy'i her zaman aynı noktada, aynı tavırla, aynı unvan altında, aynı işi yaparken gördüler, öyle ki sonunda, onun dünyaya aynen bu şekilde, kelleşen alnı ve resmi üniformasıyla geldiğine inanır oldular.
- Böyle durumlarda genç adam yüzünü ellerine gömer, insan kalbinde ne az insancıllık olduğunu eğitimli, herkesin iyi ve yüce saydığı insanlarda bile ne çok kabalık ve acımasızlık bulunduğunu düşünürdü.
- Yani aslında kasıtlı olarak hiçbir şey düşünmediğimiz, ama her biri birbirinden tatlı düşüncelerin kendi kafalarına göre aklınıza girdiği, size onları ne kollama ne kovma zahmeti verdiği anların zevkini sürüyordu.