- "Benim gözümde bilmediğini açıkça söyleyen insan, bilmediğini biliyormuş gibi görünen ve her şeyi ağzına yüzüne bulaştıran ikiyüzlüden daha değerlidir."
- İki kumru yavrusu sana gösterecek Kaskatı kesilmiş cesedimi Ve onların acı ötüşleri sana anlatacak Benim, gözyaşlarımla boğularak öldüğümü.
- Nice sonraları, şen şakrak ahbaplarla çevriliyken bile zavallı küçük dokuzuncu dereceden memurun hayali gözlerinin önüne gelir; "Beni rahat bırakın!Neden işimin başında rahatsız ediyorsunuz sanki beni?" sözleri kulaklarında çınlardı. Bu sözlerin altında, "Ben de sizin gibi insan değil miyim?" sorusunu duyardı adeta.
- ?Yani, palto için gerekli olan paranın ilk yarısı elindeydi, ama diğer yarıyı nereden bulacaktı? Bir kırk ruble daha nereden bulabilirdi ki? Akakiy Akakiyeviç, düşündü? düşündü? ve sonunda günlük harcamalarını kısmak zorunda olduğuna karar verdi; en azından bir sene boyunca bunu yapması şarttı. Akşamları çay içmeyi bırakacak, mum da yakmayacaktı; eğer çalışması gerekiyorsa, ev sahibesinin odasına gidecek ve işini onun mumunun ışığında görecekti. Dışarı çıktığında ağırlığını ayaklarına vermeden, nerdeyse parmaklarının ucunda basarak yürüyecek ve elinden geldiği kadar adımlarını, düzgün kaldırım taşlarına denk getirmeye çalışacaktı, böylece ayakkabılarının tabanları hemen aşınmayacaktı. Çamaşırlarını da yıkamaya daha seyrek gönderecek, böylece onların da hemen yıpranmasını engelleyecekti. Eve döner dönmez eskimesinler diye derhal giysilerini çıkaracak, sadece umarsızca geçip giden zamanın bile merhamet ettiği eski pamuklu gecelik entarisiyle oturacaktı. Doğrusu ya, başlarda bu sıkıntılara alışmak Akakiy Akakiyeviç?e oldukça zor geldi, ama bir süre sonra teker teker hepsine alıştı ve işler rayına girdi; hatta akşamları aç açına uyumak bile onu rahatsız etmemeye başladı. Evet, belki karnı doymuyordu, ama tüm düşüncelerinde yer eden ?gelecekte sahip olacağı paltoyla ilgili hayaller?, ruhunu yeterince besliyordu. Sanki yaşamında eksik olan bir şeyin yarattığı boşluk doldurulmuştu; sanki evlenmişti; sanki yanında, yaşamakta olduğu anı paylaşan biri vardı, artık yalnız başına değildi???
- Ancak burada Schiller'in karısının bütün sevimliliğine karşın aptal olduğunu belirtmek zorundayız. Bunu, aptallığın güzel bir kadının güzelliğine güzellik kattığını bilmemize karşın belirtmek zorundayız. Öyle kocalar vardır ki, karılarının aptallığından büyük sevinç duyarlar, bunu çocuksu bir safiyetin belirtisi gibi görürler. Ey güzellik, sen nelere kadirsin! Ruhsal yetersizlikler, kusurlar güzel bir kadında iticilik yaratmak şöyle dursun, ona ayrı bir çekicilik kazandırıyor. Ayıp diye nitelenen şey güzel bir kadında sevimli duruyor. Kadından güzelliği alın, kendisine sevgi değilse de saygı duyulmasını sağlayabilmek için kadının erkekten yirmi kat daha fazla akıllı olması gerektir.
- "Dünyanın en değerli hazinesine bile sahip olsanız, dostunuz yoksa neye yarar..? Ne diyordu bir bilge: "Para nedir ki eğer dostun yoksa..!"
- "(...) Sıkıntı yeni bir buluştur.Eskiden kimsenin canı sıkılmazmış..."
- Yarın ne olacağını kimsenin bilmediği, bugün yaşayanın yarın öleceğini söyledi...
- Unutulmuş ıssız bir köşede rastlanılan bir insan, sıcacık konuşmasıyla insana benliğinin bozuk yollarını, sığınılacak bir köşeciği, zamanı, insanların aptallıklarını, yalancılıklarını unutturabilir...
- Tüm insanlar sevilmek ister matmazel ne yapalım..? Vahşi hayvanlar bile kafesin parmaklıkları arasından burnunu uzatarak okşanmayı bekler...