- Süre gider tersinden okunan hikaye . Doğrusu, hayat hikâyedir kimi zaman; kimi hikaye hayat. Yazar kahraman olur birden, kahraman Öyküler yazar. Rüya gerçek olur bazen, bazen gerçektir rüya, bir Ömrü hayal çiçeği aramakla geçirir Novalis Pervane Ateşe koşar da ışığın cazibesine, yanıp Kül olur sadece. Ateşin aydınlatmak için saçtığı ışık, pervaneyi yakıp kül eder her şeyden önce. Varlığı sağlayan, yokluğa nedendir artık. Yokluğu emreden Varlığın biricik sebebi. Çünkü aşk var oluş, çünkü yok oluş. Aşk nefret, aşk merhamet. Bir bakışta gün kararır, bir bakışta gece aydınlanır. "Gün uzar yüzyıl olur" bir ân'a gelmez bazı bir gün. Visal firâk demektir, vuslat firkat. Fuzuli bunun için diyor ya, benim derdime kılacağın derman işte bana asıl dert odur. Öyleyse "gittin, şimdi senle olma zamanı." Acıda sevinç, sevinçte acı? Sancı ilaç yazdırır, ilaç sancı.
- Ez-cümle:Bir okumakla nizama girer hikayeBir başka okumayla esasından bozulur. Bir bakışta gizli bütün mesele. Nereden bakarsanız, oradasınız. Bir bakışla kuruluyor kainat çünkü. Bir başka bakışla temelinden çözülüyor. Bir dokunuşta yitip gider hayat. Bir dokunuşla geri gelir sessizce, bir başka dokunuşlar yitirilmek üzere. Yine ve yeniden. Belki tüm bunlar su ile ateş arasında bir yer olmadığından. Hayat ile öykü arasında ve Düş ile gerçek arasında bir yer. Olmadığından.
- Ne kadar kolay bir başkasına ait günlüklerin harflerin kıvrımların üzerinden geçmek sabahlara kadar. Başka hayatların üzerinden yürümek ne kadar kolay. Nasılsa öğlen başkasıdır, yaşayan da. yürek isteyen, insanın kendi hayatının üzerinden geçilmesi. Yeniden yaşayabilmesi, yeniden ölmesi.
- Eskiler, akletmekle mükellef oldukları halde, akıl bir noktadan sonra susmayı bilmektedir. Öyle ki akıl bir göz ise eğer, bir kavrayış aleti ise, çıkamadığı yetemediği hadden sonra yerini gönlün gözüne bırakır. gönlün gözüyle hoşça bir uyum içindedir. Kendini onun hizmetine vermiştir. Bu yüzdendir ki aklın çıkamadığı hadden sonra,Başka bir göz yoksa, boşluk ve bunalım kaçınılmaz olur.
- Kapat gözlerini kendi içinden başka olan her şeye. Saat yirmidörtlerin sıfır birlere deydiği bir yerde Karamazoflar okumaktan vazgeçme, aklın aşağılık saydığında kalbinin güzellik bulduğunu Öğren Mitya'dan.
- Cümlelerde kaybolmaktan, sözlere kalbolmaktan da vazgeç. Çünkü herkesin lügati farklı, bunu hala bilmiyor musun? senin yağmurunla kimsenin yağmuru sözcük biçiminde uyuyorsa birbirine bu çaba niye? kapat gözlerini önce. Kendi içine. Bunu başarabilince, o zaman senin yağmurunun benim yağmurumun uyduğu bir üçüncü yağmur mutlaka var olacak. Bütün sözlerin üstündeki sözü göreceksin. Bütün sözlerin üstündeki sözü gördüğün zaman "dünya hayal olur hayal gerçek" (Novalis), o zaman içindeki hikaye daha derin sulara düşer ve anahtarlar içinde döner. İşte kapı orada. Ama bunun için ödemen gereken bir bedel olacak. İşte bu sonsuz panayırdan selametle çıkabilmek için ödeyeceğin küçük bedel: Aklın. Haydi şimdi, bir zamanlar o kadar güvendiğin, bir zamanlar, seni yollarda bırakan aklı yollarda bırak. Aç kendi içine Gözlerini.
- Değişen bir şey yoktur görünürde. Oysa değişen çok şey vardır da değişmeyen bir tek bunlar kalmıştır. Göremezsiniz. Görseniz değişmezsiniz. Işte bu yüzden farkedemezsiniz. Sadece biri. Sadece biri. Yıllar sonra. Görünürde yitirilmiş bir yaşamın sahibi. Kim bilir neden, kendisi de farketmeden. Karşınıza çıkınca. Görünürde yitirilmiş bir yaşamın sahibiyle kendi yaşamınız arasındaki mesafeyi hesaplamaya kalkışacaksınız. Ve kendi yaşamınızın "görünmezde" yitirilmiş olduğunu farkedeceksiniz birden bire. Acınız büyük olacak. Ama korkarım iş işten Çoktan geçmiş olacak. Son bir hamle. Bir zamanlar var olmuş olduğunuz kente tutunmak isteyebilirsiniz. Olmadık bahaneler kurmanız gerekecektir kendi kendinize. Bir ucu kalem kağıt kalabalığına Dayalı Meşru bahaneler Olmalı bunlar. Tıpkı bir zamanlar sizi bu kente bağlayan bağlar gibi. Siz değiştiniz, fark etmemiştiniz. Kent değişmiş olacak, fark edeceksiniz. İşte o gün öleceksiniz.
- Hayatın hâyuhûyu sizi kollarına alacak sımsıkı. Kaçtıkça yakalanacak, çıkmak istedikçe B atacaksınız. Garip olan ve de acı olan, bunu yaparken hayat size, hiç de dürüstçe davranmayacak. Zaten hep böyledir, teke tek değil, teke çok saldırır. Arkadan vurur, başlangıçta bilmezsiniz. İçine girince önceleri oldukça kötü gelecek. Hatta çok kötü gelecek, emin olabilirsiniz. Buruk bir gülümseme. Haksızlığa uğradığınıza inanacaksınız. Hiç olmazsa kendi kalbinizden emin, kendi kalbinize güven içre. Sonra, nasıl olduğunu, ne zaman olduğunu anlamayacaksınız, inanın bu anlattıklarıma. İyiki de anlamayacaksınız. Anlarsınız, dayanamazsınız. Bir de bakacaksınız ki, birdenbire, aniden, aynen öyle. O kadar çok kaçmak istediğiniz ne varsa, hepsine benzeyivermişsiniz.
- Ama bir şeyi gözden kaçırıyorsunuz bayım (ya da bayan). Sizin, sizi yazan bir yazarınızı yok. Julien, Hamlet ya da Anna kadar Şanslı değilsiniz. Bu kendini yazış? Bir yazarınızın olması değil mi sizi sorumluluktan masum bırakacak olan? Bir bilinçten yansıtılmış olmak değil mi sizi arındıracak olan? Oysa bu kendi kendini yazışta yer aldığınız bilinç, sadece kendinize ait. Ne acı! Gelin vazgeçin. Çıkarın şu Üzerinizde iğreti duran bakışları. Kalbinizin zembereğini her türlü ayardan boşaltın ve içinizin ritminize ayar tutmasını sağlayın. Takının kendi bakışlarınızı, kuşanın kendi kalbinizi.
- Bırakın Tanrı Aşkına roman kahramanları Olmayı, ya da tiyatro. Bir gün Hamlet'siniz, bir gün Ophelia. Bir gün Raskolnikov'sunuz, bir gün Esmeralda. Don Kişot? Belki baştan beri ve hala. O yüzden ya zaten hep roman kahramanlarısınız.