- "Ölümün gailesi insanı hayatla yüz yüze getirmesi. Her beden fanî. Ama kıymetler bakî"..
- Bir sürgün gömleği geçirmişim eğnime, epeyce ağır gelmiş. Bu yüzden "iyi ki" demişim yeri gelince, ama daha çok "keşke" demişim. Yeri gelmiş bir dağ altında ezilmiş yeri gelmiş bir karış suda boğulmuşum...
- Dilimin ucunda bir düğüm... Sanki biraz zorlasam dünyanın bütün dillerini konuşacaktım?
- Deniz yerli yerinde, hayli yıkık olsa bile Fatih'in kapısı da. Öyleyse buralarda bir yerde olmalı. Ama bunca evden hangisi? Bahçesinden nar dalları sarkan bir evin nefti renkli kapısına sırtımı yaslayıp etrafıma ne kadar bakındıysam da, acı incir kokan sokaklara ne kadar garip çıktıysam da olmadı. Bu kadar yakınına gelsem de hem yerlisi hem yabancısı olduğum bu şehrin Pazarkapı Mahallesi'nde "Eski Ev"i bulamadım. Bulduysam da tanıyamadım. Yanından geçip gitmiş olmalıyım.
- Aşkın zamanı yok anı var, kelâmı yok ama ışığı var.
- Gerekçesi yok ki aşkı, tertemiz yaratılmışlıklarıyla sadece hak edebilen doğuştan şanssızlar hep kaybederken, dünyanın en güzel yüzünü bembeyaz bir yatağın üzerinde ağlatanlar tutkuyla sevilenler olarak kalacaklar.
- Yani kaderi doğrudan değişmekte olan devletle , yine kaderi doğrudan değişmekte olan milletin yüzleşme anı: Bundan sonra varlığın da yokluğun da benim için. Sadece benimsin.
- Etrafında olup bıtenlere, bır cıcegın acmasına, ruzgarda kapının carpmasına, surahıden bardaga suyun dolmasına bır daha eskısı gıbı bakamamıstı. Bır kuskanadının esıntısınde bıle dengesı bozulan bır kalp kalmıstı gerıye o gunlerden.
- Nasıl sevdiyse öyle sevildi zannetti. (14)
- Dünya dediğin bir tefsir hikâyesi, yol verdi, geçsindi. (11)