- Ama ''doğal'' felâket değil bu. Gök suyunu tutamıyor, yer suyunu yutamıyor çünkü. Dünya, emanetine ihanet edilmiş, dengesiyle oynanmış, uyumuna musallat olunmuş olmanın bedelini ağır ödetiyor. Misafirken sahipliğe, geçici iken kalıcılığa, iğretiyken sabitliğe kalkışan; gülün rengiyle, sütün tavıyla, yılanın dişiyle oynayan insandan çok daha uzun ömürlü o. Unutmuyor.
- Çünkü korkulu düşler görmektense uyanık kalmak daha iyidir.
- ''Ama dostum siz dünyanın cennet olmasını istiyorsunuz.'' Doğru. Çünkü aslen oralıyım. Yoksa böyle acı çekmezdim.
- Ama ''zamanının Newyork'u'' olan şehirlerdi bunlar. Bir an için geriye dönmek mümkün olsa da, ömürlerinin en şaşaalı ve şımarık zamanlarında, sakinlerinden birini bir incir ağacının gölgesinde çevirip, haberin var mı bu saltanatın yerle bir olacağından, desem, güler geçerlerdi. Hepsinin de yüzü yokluğa dönük oysa.
- Ölümün gailesi insanı hayatla yüz yüze getirmesi. Her beden fanî. Ama kıymetler bakî.
- Bir kez olsun aynı şeyleri hissetmeyi başarabilen iki insan birbirini hep anlayacaktır.
- Verin kitaplarınızı sevdiklerinize, arkadaslarınıza, dostlarınıza,(satır altları çizili nüsha sizde kalsın.) başlasın satır altlarını Çizmeye. Sonra karşılaştırın sizinkiyle. En az dörtte dördü birbirini tutmuyorsa terk edin onu. Ya da izin verin o sizi terketsin.
- Onun için çizip dururuz Altını okuduğumuz satırların, bizden sonra okuyacaklara bir sesleniş: bak senin için çizdim Altını şu satırların. Bak!
- "Şairler yaşamadıklarını yazarlar Ama o yazılacak olanı yaşarlarsa susarlar"
- Susmasınlar. Yazsınlar. Olsun, yaşamasınlar. Çünkü yazan yavrusunu ancak kendi kanıyla besleyebildiğinin farkında bir pelikandır. Ya da sadece ateşte yaşayan efsanevi semender. Yanmaya yazgılı. Canını yakan şey varlığının nedeni. Biraz azalsa ateş yok olup gidecek. Büyülü ve mavi bir tüy bile kalmayacak geriye.