- ?Mucizeler öyle çok sık görünen şeyler değildi. Ama. Birilerin mucizesi olmak da lazımdı.?
- Sen öyle çağırmasını ben böyle gelmezdi Ben böyle çağırmasını sen öyle gelmezdi.
- ? Aşk değildi bu. Aşk olsa hesap yapacak mecali kendinde bulamazdın. Bu kadar hesap yapmaya ne gerek vardı? Hepi topu aşk işte. Gelir, yaşanır ve günü gelince biterdi. ?
- ?Aşk benim kalbimi yakıyor, seninkini yalayıp geçiyor. Ben tam merkezine koyuyorum aşkı hayatımda, sen başka bir şeyin yerine koyuyorsun.?
- Ezginin ayrılıklardan bahsettiğini tahmin etmek zor değil.Bu kadar hazin bir parça ancak hasretten söz edebilir ve bu kadar içli okumak için hasreti bilmiş olmak gerekir.
- Çünkü sevdim ve ben kalbiyle yaşayanlar zümresindenim.
- ?Bir tarafları eksik kalmıştı hep onların.İsmail derin ve uysal bir ırmak gibi kendi içine akmış,orada göllenmiş,tortulanmıştı.Hep düşünceli ,hep derin,hep mahzundu.?
- Rabbim, dedi, Yusuf, sen bana, kendi isteğimin dışında şu iklimde ve şu odada bulunduğum şu anda, Züleyha?yı istememeyi isteyebilmeyi nasib et. Katından bir esirgeme ver. Değil mi ki isteğe yaklaşınca, istememeyi istemek artık imkansızlaşır. Bu yüzden değil mi Rabbim, senden gelen yasaklar ?yapma? ile değil ?yaklaşma? emri ile başlar. Yaklaşırsam eğer şu içimdeki doğal olan akışla Züleyha?nın ırmağına, yaklaştıktan sonra ?yapmam? diyemem. Üstelik yaklaşırsam eğer yapmamayı da artık dua edemem. Daha kolay olan ?yapma? değil ?yaklaşma?. Öyleyse aslolan: ?Yaklaşma?. Öyleyse Rabbim, insan yaratılmışlığımın sorumluluğuyla en fazla baş başa kaldığım şu anda, şu odada, sen bana istememeyi isteyebilmeyi nasib et. Beni, insan yaratılmışlığımın en doğal akışını kendine ait olmayandan sakındıracak güçle insan et. Rabbim, diye, devam etti Yusuf duasına. istemeyi istemek kadar, istememeyi istemek de zor. Biliyorum ki katından bir koruma dökülmezse varlığıma, nefsimin altından kalkamam. Son hızla aşağı doğru ilerleyen bir teknenin içinde yukarı doğru koşarak Bahr-i Umman?ı aşamam. Benim tedbirim senin takdirinden küçüktür. Böyle dua edince Yusuf, ona Rabbinden bir işaret geldi. Her şeyin kalpte başlayıp kalpte bittiği mevsimde, her şeyin kalpteki rengine göre isim aldığı yerde. Masun ve masum olan Yusuf bu duayı etmiş olabilme yürekliliğiyle peygamberdi. Ve o iffet demekti.
- ?Parçalanmış dağılmış her hayatın hesabı bir parça ondan sorulurdu ve bir hayatın dağılması için yapılan şey de onun boynuna vebaldi sanki.?
- "Öyle bir çığlıkla attı ki kendini Âdem uykusundan, gerçekte çığlık atıp atmadığını bile bilmedi. Ama iki uyku arasında rüyasının bölündüğü gün gibi gerçekti. Ve başına bir şey gelmiş gibiydi. O zamansızlık zamanında, cennet ırmağının kıyısında Âdem onunla göz göze geldi. Kuşları, tüyleri ürkütmekten korkarcasına elini uzattı yavaşça. Parmaklarının ucundan dökülen yaseminleri gösterdi. İçine dolan ses ve ışığa, sevince sarmaşığa, usulca, sen kimsin, dedi. Bildiğini bir kez daha bilmek, kelimesini bir de ondan duymak istedi. Ben kadınım, dedi Havva, ama bu benim sıfatım. Adımı henüz bilmiyorum. Sonra döndü Âdem'e, aklına bir şey gelmişti. Sesi, bengisular gibiydi. Bana, dedi, bir isim ver, varlığım olsun. Durdu, aklından yeni bir şey geçti. Bana, dedi, sen isim ver, varlığım senin olsun. Bana öyle bir isim ver ki senin adının yanında dursun. Seni anan beni de ansın. Seni hatırlayan beni hatırlamadan olmasın. Bir "ile" koy aramıza bizi birbirimize bağlasın."