- Mutluluklar birbirinin üzerine durmadan yığılır.
- Başlangıçlar da yoktur; günler anlamsız bir biçimde birbirine eklenir durur. Sonu gelmez, tekdüze bir hesap çizelgesidir bu.
- Değişen hiçbir şey yok, ama yine de her şey başka bir biçimde varolup gidiyor. Anlatamam. Yazamam. Bulantıya benziyor. Ama aynı zamanda onun tam tersi
- Yirmi yaşındayken kafayı çeker, sonra Descartes gibi bir adam olduğumu haykırırdım.
- Geçmişteki bir insanı düşünebilmek mümkün mü, acaba?
- Ya ben kendi geçmişimi nerede saklayacağım? Geçmiş cebe konmaz ki.Bunu yerleştirecek bir evin olması gerekir.
- Bedeniyle yalnız olan bu insan, anıları durduramaz,üzerinden aşıp gider onlar. Acı çekmemeliyim.
- Genel düşünceler daha pohpohlayıcıdır. Profesyonellerde,amatörlerde sonunda hep haklı çıkarlar.Sağduyuları, mümkün olduğunca az gürültü yapmalarını,az yaşamalarını,kendilerini unutturmalarını emreder onlara.
- Nasıl yani, kendi geçmişini saklamaya, korumaya gücü yetmeyen ben, bir başkasının geçmişini mi kurtarmaya kalkacaktım?
- Sıkıntılı gözlerle çevreme bir göz attım. Şimdiki zamandan başka bir zaman yoktu. Geniş ve sağlam mobilyalar, şimdiki zaman içinde örümcek bağlamışlardı. Şimdiki zamanın gerçek varlığı kendini hissettiriyordu. Çünkü şu anda olan şey oydu; şu anda olmayanlar yoktu. Geçmiş yoktu. Ne cisimlerde ne de kendi düşüncemde. Kuşkusuz ben, uzun zaman önce geçmişim olmadığını anlamıştım. Şimdiye kadar onun benim ulaşamayacağım yerlerde olduğunu sanıyordum. Benim için geçmiş sadece emekliliğe ayrılmıştı. Bu varoluşun bir başka çeşidiydi. Bir boş oturma ve işsizlik haliydi. Hiçliği düşünmek ne kadar acı. Şimdi nesnelerin göründükleri şeyler olmadığını biliyordum. Ve arkalarında hiçbir şey yoktu.