- Bir başkasına açılmak, insanın sınırlarını esnetiyor, karşıdakinde kendini görmesini kolaylaştırıyordu. Belki de o tanıdığı kendisiydi.
- Neden şimdi, diye sordu kendine bir daha. Yeni bir aşka kanat açarken uçmayı unuttuğu korkusunu mu duyuyordu yoksa! Bir aşkın nasıl yaşandığını hatırlamak mı istiyordu?
- O an hayatımda başka bir dönemin başladığını hissettim. Daha güzel, derin ve tehlikeli bir dönemin.
- O gün ilk kez, harika gülüşüyle bulandırmaya çalıştığı ama hiçbir şeyin gideremeyeceği bir hüznün rengini gördüm gözlerinde. Bir an kendi düşünme biçimimi ya da ya da mantığımı elden kaçırmış olduğumu hissettim. Belirli bir uzaklıktan hüküm vermek yetmiyordu eşiği geçmeye. Kuşları görebilmek için yalnızca gökyüzüne değil, kumdaki ayak izlerine de bakmak gerekiyordu.
- Hayatın anlamını, var oluşun güzelliğini onunla keşfediyordum.
- Deniz'in belleğimdeki görüntülerini gittiğim her yere taşıyor, kokusunu, bileğimi tutan elinin sıcaklığını, surat asıp küsmelerini, gelip geçici coşkularını delice özlüyordum.
- Yüzü dünyama umulmadık biçimde katılmış en güzel dalgınlıktı.
- "Sizin evi görür gibiyim. Ahşap. Tek katlı, Karagöz'ün evi gibi beli bükülmüş, biraz, 'incelmiş süpürülmekten.' Bahçesi yok, sokağa açılıyor kapısı. Eğri büğrü taşlar döşeli daracık bir sokağa. Kapının yanında kocaman, yarısı toprağa gömülmüş, eski bir değirmen taşı duruyor." Öyle değildi ama hayır diyemiyordum. Düş gücüne gülümsüyordum ve onu sevmek ne güzel, diyordum içimden.
- Yaşı ne olursa olsun, insanın kalbi değişmiyordu. Sapmasına, bozulmasına izin vermediğin sürece elbette.
- Hayatın beklenmedik rastlantılarının bazen bir meleğin çubuğu değmiş gibi insanın önünde yepyeni dünyalar açtığını geçirdi aklından.