- "Erkeğin ihaneti bağışlanabiliyor çoğu zaman ama o kutsala el uzatan kadın asla"
- ...nereden başlamalı? Bugününden mi? İşe yaramaz,hayır.Bence insan kim olduğunu ancak geçmişine,geçtiği yola bakarak öğrenebilir.
- Bitkinlik. Sessizlik. Özgürlük. Umut. Varoluşun doğrulanması. Çayırda büyüyen otlar, yarılmış olgun narlar. Gün ışığına açılan herşey. Otuz yıl önceydi bu.
- Revan kurbanlar grubundandı. Yitikler soyundan. Toplumsal bir varlığı olamamıştı hiçbir zaman. Olsaydı güçlü olurdum, diye düşündü. Onlar güçlü ve özgürdüler. Ama şimdilik, evet şimdilik! Günün birinde onlar da korkunç mutsuzluklar içine düşecekler, kendilerinden tiksinerek bunalımlar içinde tek başlarına kalacaklardı herhalde. Hayat o kadar kolay değildi, elbet onlara da kötü oyunlar oynayacaktı. Şimdi her şeye sahiptiler ama yarın? İşte bir depremle, -karşı duvardaki ince çatlağa baktı- neler, ne insanlar, ne umutlar gitmişti.
- Bende anlayamadığın neydi biliyor musun? diye sordu. "Neymiş?" Nazım'ın dediği gibi,"Ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum". Kendi şarkımı. Yapamayacağımı biliyorum çünkü o şarkı içimde kuruyup kaldı. Beni öldüren bu işte. "Şarkılar bitmez", dedim. "Yeni şarkılar filizlenip doğar her zaman."
- "Biz taraftık. Kazananı olmayan bir savaşta birlikte battık" "Ellerim üşüyor en çok. Çoktandır, tarihe mal olmuş bir zaman parçasından beri üşümekte zaten"
- Özlerken daha iyi tanırsın sevdiğini. Henüz gerçekleşmemiş bir düş gibi. Sözü verilmiş bir sevinç, uzun sürmüş bir ölüm gibi... Özlem beklemektir. Çaresi yoktur bunun....
- Belleğim anılar mezarlığı.
- Yaşamak tasarlanmış ve ertelenmiş bütün ölümlerdir belki de.
- ''En sonunda bana acı veren birçok şeyin hiç de o kadar dayanılmaz olmadığını, kurtulmuş olmanın verdiği uçuk, belli belirsiz bir sevinçle ayrımsadım.''