- Soluk benizli eski öğrenci, keyifsiz ve yorgun bir halde, kendisiyle konuşmak isteyen çok az kişiden bile kaçarak bu açık havada her gün yürüyüşlere çıkıyordu. Doktor, reçetesinde onun için damlalar, balık yağı, yumurta ve soğuk duş öneriyordu. Bunlardan hiçbirinin yararının olmaması şaşılacak bir şey değildi. Sağlıklı her insanın bir amacı ve bir anlamı olmalıydı. Genç Giebenrath ise her ikisini de yitirmişti. Babası artık onun bir memur olmasını ya da bir sanat öğrenmesini istiyordu. Çocuk hâlâ zayıftı, biraz daha güçlenmesi gerekiyordu. Ancak o zaman onunla bu sorunu hemen konuşup, ciddi bir karara varırlardı. İlk anlaşılmaz tepkileri bastırıldığından ve intiharı düşünmekten vazgeçtiğinden beri Hans kolay heyecanlanan ve belli aralıklarla kederlenen kişiliğini bırakmış, onun yerine, yumuşak ve bulanık bir suyun dibine batar gibi yavaşça ve savunmasızca sürekli bir hüzne gömülmüştü. Hans şimdi sonbahar çayırlarında başıboş yürüyüşler yapıyor, mevsimin üzerinde bıraktığı etkiye karşı duramıyordu. Yılın sona erişi, yaprakların sessizce dökülüşü, koyu kırmızı tarlalar, sabahın ilk saatlerindeki o koyu sis, yeşilliğin yaşlanıp bitkin düşerek yok oluşu, bütün hasta insanlara yaptığı gibi onu ağır, umutsuz bir hırçınlığa, son derece kederli düşüncelere boğuyordu. Hans yeşillikle birlikte kuruyup uykuya dalmayı, ölmeyi istedi. Bu isteği öyle güçlüydü ki, yaşama oldukça inatla sarılan gençlik içgüdülerine karşı geliyordu.
- "Beden olarak her insan tektir, ruh olarak asla."
- Birisi mutluluğu ya da erdemiyle övünüyor, böbürleniyorsa,onda bunun ikisi de yok demektir.
- Birisi mutluluğu ya da erdemiyle övünüyor, böbürleniyorsa,onda bunun ikisi de yok demektir.
- Çok haklısın, Knulp. Her şey güzeldir kısaca, yeter ki uygun saati yakalayıp bakalım ona.
- Doğru olanı ve yaşamın nasıl bir düzeni olduğunu herkesin kendisinin düşünmesi gerek; çünkü bu hiçbir kitaptan öğrenilmez.
- Hiçbir şey öğrenilemeyeceğini öğrenmek için hayli zaman harcadım ve harcıyorum hala,dostum Govinda;şimdiye kadar öğrendiğim trk şey hiçbir şey öğrenemeyeceğim oldu.İnanıyorum ki, bizim öğrenme dediğimiz şey gerçekte yok.Tek bir bilgi var,dostum,bu da dört bir yandadır, bu da Atman'dır, benim içimde , senin içindedir bu da her varlığın içindedir.Ve artık şuna inanıyorum ki,bu bilginin bilme isteğinden ,öğrenme isteğinden daha azılı bir düşmanı olamaz. syf 29 Bir kimse arıyorsa, gözü aradığı şeyden başkasını görmez çokluk, bir türlü bulmayı beceremez,dışardan hiçbir şeyi alıp kendi içine aktaramaz çünkü aklı fikri aradığı şeydedir hep ,çünkü bir amacı vardır,çünkü bu amacın büyüsüne kapılmıştır.Aramak,bir amacı olmak demektir.Bulmaksa özgür olmak, dışa açık bulunmak ,hiçbir amacı olmamak... syf 137 Bilgelik bir başkasına anlatılamaz;bir bilgenin başkalarına anlatmaya çalıştığı bilgelik aptalca bir şey gibi gelir kulağa..Bilgi bir başkasına aktarılabilir,bilgelikse hayır.Bilgelik keşfedilebilir,bilgelik yaşanabilir,bilgelik el üstünde taşıyabilir insanı,bilgelikle mucizeler yaratılabilir ama bilgelik anlatılamaz ve öğretilemez. syf.139
- Kamala'nın kırmızı ve zeki dudakları pek çok şey öğretmişti ona. Narin ve esnek elleri pek çok şey öğretmişti. Sevgide henüz bir çocuk sayılan ve körü körüne, doymak bilmeksizin dipsiz bir uçuruma dalar gibi seve hazlarından içeri dalmaya heveslenen Siddhatha, haz vermeden haz alınamayacağını, her jestin, her okşayışın, her dokunuşun, her bakışın, ne kadar küçük olursa olsun vücuttaki her köşenin kendine özgü bir gizle donatıldığını, bu gizi keşfetmenin keşfeden kişiyi mutlu kılacağını öğrendi Kamala'dan. Ayrıca bir şeyi daha öğrendi: Her sevi şenliğinden sonra sevgililer birbirlerinden, biri ötekine hayranlıkla bakmadan ayrılmamalıydılar; hem yenmiş hem yenilmiş olmalı, herhangi birinde aşırı doymuşluk ya da bıkkınlık duygusu uyandırmamalı, sömürdükleri ya da sömürüldüklerini hissetmemeliydiler.
- Bazen yüreğinin derinliklerinde can çekişen hafif bir ses geliyordu kulağına; ses öyle hafiften yankılanıyordu ki, Siddhartha zor işitebiliyordu. Her defasında garip bir ömür sürdüğünü, tümü de yalnızca oyun olan pek çok şey yaptığını, neşe ve bazen haz içinde vakit geçirmesine karşın gerçek hayatın ona hiç dokunmaksızın yanı başından akıp geçtiğini düşünüyor, bir saat kadar onun bilinci içinde yaşıyordu. Bir top oyuncusu nasıl topla oynarsa o da işleriyle ve çevresindeki insanlarla oynuyordu, bu insanları seyrediyor, onlarla eğleniyordu; gelgelelim, bütün yüreğiyle ve varlığının derinliklerinden kaynayan pınarla işin içinde değildi.
- Siddhartha bir ara şöyle dedi Kamala'ya. "Sen de benim gibisin, insanların büyük çoğunluğunun farkındasın. Kamala'sın sen, yalnızca Kamala; içinde dingin bir yer, sığınılacak bir yer var, ne zaman istersen benim gibi oraya çekilebilir, kendini kendi evinde hissedebilirsin. Pek az insanda vardır bu, oysa herkes buna sahip olabilir."