- Rahatlık ve ferahlık içinde nefes alıp vermek bana göre değildi; bana acılar ve telaşlar gerekiyordu.
Öyle seziyordum ki, günün birinde bu güzelim düşlerden uyanıp kendimi yine yalnızlıkların kucağında bulacak, başkalarının dünyasında, beni salt savaşın ve tek başınalığın beklediği, huzurun ya da yaşama katılmanın söz konusu olmadığı soğuk bir dünyada yapayalnız kalacaktım. - Düşler vardır hani, prensese götüren yolda batağa, pislikten geçilmeyen leş kokulu sokakların çamuruna, çirkefliğine gömülüp kalır insan, benim de işte böyleydi durumum.
Bana pek de hoş olduğu söylenemeyecek böyle bir yol izleyip yalnızlık çekmek, kendimle çocukluğumun arasına kapalı bir cennet kapısını yerleştirmek düşmüştü, kapının önünde acımasız bir görkem içinde bekçiler dikiliyordu. - Otuz yıl sonra şimdi evimizin komşu evine bakan ve içeriye çok ışık sızdıran yüksek pencerelerini, ovulup kar gibi yapılmış çam ağacından basamakları, sahanlıkları, binlerce kez üzerinden kayarak cilalanmış gibi parlattığım sert keresteden kaygan korkuluğuyla merdivenini açık seçik görür gibiyim.
Çocukluğum şu anda istediği kadar benden uzak bulunsun, istediği kadar bana akıl ermez ve masalsı görünsün, yine de tam bir mutluluk içinde yaşıyorken, ansızın içimde beliren acı ve çatışmaları tüm ayrıntılarıyla anımsayabiliyorum.
Şimdiki duygularımdan bazısı, ben çocukken de hiç değişmeden varlığını sürdürmüştü: kendi değerimden duyduğum kuşku örneğin, kendimi takdirde cesaretsizlik, dünyayı hiçe sayan ideal tutkusuyla bayağı duygusal haz arasında bocalayışım.
Ve o zamanki gibi sonradan da yüzlerce kez, kimi aşağılanacak bir hastalığın, kimi bir üstünlüğün varlığımda dışa vurumunu gördüm. Kimi vakit, Tanrı'nın beni böylesi çileli bir yoldan özel bir yalnızlık ve derinliğe doğru çekip götürmeyi tasarladığına inandım; kimi vakit her şeyde miskin bir karakter güçsüzlüğünden binlerce kişinin yaşam boyu güç bela sırtında taşıdığı bir nevrozun belirtilerinden başka bir şey çarpmadı gözüme.
Bütün bu duyguların ve anıların eza verici çatışmasını temel bir duyguya indirgeyip, bir isimle donatmak gerekirse, tek bir sözcükten başkası aklıma gelmiyor:Korku.
Çocuksu mutluluğumun bulanıp duruluğunu yitirdiği bütün saatlerde içimde uyanan duygu korkuydu yalnız, korku ve güvensizlik.
Cezadan korku, vicdanımdan korku, ruhumdaki yasak ve yüz kızartıcı bir gözle baktığım kıpırdanışlardan korku. - "Kişiliğiniz, içine kapatıldığınız bir hapisanedir".
- "Senin ruhun bütün dünyadır,"
- Her kim düşünür derin derin,
Atman'ın gömülür derinliklerine,
Sözlerde anlatılmayacak kadar büyür
Yüreğinde mutluluk. - Her yaşantının kendine özgü bir büyüsü vardır işte; benim yaşantım da, bastıkça içe gömülen çayır kaplı toprak üzerinde yürüyüp toprağın ve tomurcukların kokusunu solurken, yaklaşan baharın bir mutluluk duygusuyla tarafımdan belirgin olarak algılanması, ardından kokunun mürver dalının fortissimo'sunda yoğunlaşıp güçlenerek duyusal simgeye ve büyüye dönüşmesiydi.
- Dünyanın ve gizlerinin derinliği bulutların ve siyahlığın olduğu yerde değildir, derinlik aydınlıkta ve beyazdadır. Lütfen yatmadan önce pek çok yıldızla donanmış bu körfezlere ve boğazlara bir süre bak, bu arada kapını çalabilecek düşleri ve düşünceleri geri çevirme.
- Düşünme denen şeyin çilesini çekmeyenler sabahleyin yataktan kalkmayı kıvançla karşılar, yiyip içecek olmasına sevinir, yeterli bulur bunları, durumun başka türlü olmasını istemez.
- Güzelim bir ağaçtaki yapraklar gibi hani;nasıl yapraklardan kimi dökülür,kimi yeşerip yerini alır dökülenin,insanlar da öyledir;kimileri ölür,kimileri doğar,yerini alır ölenlerin.