- Birisi vurulunca kanı akar.
- "Her hikayenin anlatılacak bir zamanı vardır" diye açıkladım Myu'ya. "Eğer anlatılmazsa insanın yüreği hep o sırrın hapsinde kalır."
- Ben uyumaya çalışan bir bedendim ve aynı zamanda uyanık kalmaya çalışan bir zihin.
- Yalnızca şaşırıyordum işte. Dünle evvelsi günü ayırt edemememe, böyle bir yaşam içerisinde sıkışıp kalmış, yutulmuş olduğum gerçeğine. Bıraktığım ayak izlerinin ben daha dönüp bakmaya zaman bulamadan, göz açıp kapayana kadar rüzgarla silinip gittiği gerçeğine.
- Bulaşıkları yıkarken, sürekli Vronski hakkında düşünmüştüm. Nasıl oluyor da Tolstoy denen adam, roman kahramanlarının hepsini böylesine ustaca avucunun içinde oynatabiliyor?, diye. Tolstoy, kahramanlarını muhteşem bir şekilde tasvir ediyordu. Fakat tam da bu yüzden, bir tür kurtuluş şansından mahrum bırakıyordu onları.
- 'Kelebeklerle arkadaş olunabilinir mi?' 'Kelebeklerle arkadaş olabilmen için,önce doğanın bir parçası olman gerek. İnsan kokunu silip,sabırla bekleyerek, ağaç, ot ya da çiçek olduğuna inandıracaksın. Zaman alır, ama karşı taraf bir kez razı olursa, sonrasında doğal olarak arkadaş olursun.'
- Ama aşık olmak akıl almaz birşeydir. Aşk bir anda seni ele geçiriverir. Belki de yarın olur bu..
- " Dünyada her şey kendi istediğin gibi gitmediği için eğlenceli bir yerdir" sayfa 426
- Jean Jacques Rousseau medeniyetin insanoğlunun çit yapmaya başlaması sonrasında doğduğunu söyler. Çok haklı. Tüm medeniyetler çitle çevrelenmiş esaretin ürünüdür.
- İnsan kendisinin eksik parçasını bulmak umuduyla aşık olur. O yüzden de, aşık olduğu insanı düşünürken, kişisine göre değişmekle birlikte, az ya da çok hüzünlenir. Çok eski bir zamanda kaybettiği, özlemle andığı, uzaklarda kalan bir odaya adımını atmış gibi hislere kapılır.