- Bir şey söylemeye çalışıyorum, ama aklıma gelen kelimeler hep yanlış. Hatta kimi zaman söylemek istediğimin tam tersini söylüyorum. Düzeltmeye kalkışınca da daha beter oluyor. Sonunda ne diyeceğimi hepten şaşırıyorum ve başta söylemek istediğimi de unutuyorum.
- Onunla konuştuğum zaman çok sevimli, son derece heyecan verici biri olduğum izlenimine kapılıyordum.
- Gözlerine iyice bakıldığında, öylesine duruydu ki insan şok geçiriyordu adeta. O zamana değin farkına varamamıştım bunun. Düşündüm de, zaten gözlerine bakma olanağını hiç bulamamıştım ki!
- Yağmur yağarsa bir şemsiyenin altına sığınıyorduk.
- Aradığı, benim kolum değildi, sadece bir koldu. Aradığı benim sıcaklığım değildi, sadece bir sıcaklıktı. Sadece ben olmaktan rahatsız oluyordum.
- Zaten bir kitabın sadece kokusunu duymak ve sayfalarını karıştırmak bile beni mutlu ediyordu.
- -O halde niçin devam ediyorsun?
-Açıklaması zor. Dostoyevski'nin kumar tutkusu konusunda yazdıklarını biliyorsun, değil mi? İşte, bu da aynı şey. Yani insanın çevresi olanaklarla dolu olunca bundan yararlanmamak son derece zor geliyor. Anlıyor musun? - Çünkü herkesle aynı şeyleri okuyunca ister istemez herkes gibi düşüneceksin.
- Sadece ölüler hep on yedi yaşında kalıyordu.
- Beni kırmadın hiç. Ben kendimi kırdım.