- Yalnız kaldığım zaman, bedenim kokuşacakmış gibi bir izlenim uyanıyor bende. Yavaş yavaş dağılıyor, çürüyor ve sonunda yeşil bir sıvıya dönüşüp toprağa karışıyor. Geriye sadece giysilerim kalıyor. İşte gün boyu, kıpırdamadan beklemenin bende yarattığı izlenim bu.
- Gerçekten mutlu muydular, yoksa sadece bu izlenimi mi veriyorlardı bilemem ama, bir şey varsa, eylül sonunun bu güzel ikindisinde herkes mutlu gözüküyordu ve bu, içimi alışılmamış bir keder duygusuyla doldurdu. Bu görüntünün dışındaki tek kişi benmişim gibi bir izlenime kapıldım.
- Daha önce de söylediğim gibi, ben, senin sandığından da daha kusurlu bir insanım.
- Zaman zaman böyle oluyor, sinirleniyor ve ağlıyor. Ama bu, pek ciddi bir şey değil. Duygularını dışa vurabildiğinden. Bu yapılamazsa gerçek tehlike başlar. O zaman duygular insanın içinde birikir, katılaşır. Duygular bedende, donup kalır ve ölür. İşte bu, dehşet vericidir.
- İnsan bir konuda yalan söyleyince, inandırıcı olması için başka bir sürü konuda da yalan söyler.
- Yeni insanlarla karşılaşmaktan ve yeni duygular yaşamaktan korkuyorum.
- Anlaşılmak istediğim insanlar var. Ne var ki, bence başkalarının bir dereceye kadar beni anlamamaları, kaçınılmaz. Ben onların beni anlamasını sağlamaya uğraşmaktan vazgeçtim.
- Sana söyleyecek ya da anlatacak bir şeyim olmadığını sanma sakın. Sadece, söylemek istediklerimi anlatamıyorum. Bunun içindir ki yazmakta zorlanıyorum.
- Yanımdaki birine ilk kez yazıyorum. Ama bana öyle geliyor ki, eğer yazmazsam, sana anlatmaya çalışacağım şeyi asla yüzüne karşı söyleyemeyeceğim. Çünkü ne kadar konuşursam konuşayım, beni dinlemiyorsun, değil mi?
- Ama sana gerçekten de kızgın sayılmam. Sadece mutsuzum. Çünkü sen benim için çok şey yaptığın halde ben, senin için hiçbir şey yapamıyorum. Sen hep kendi dünyanın içinde hapsolmuş durumdasın, kapını vurup sana seslendiğimde ancak, bakışlarını kaldırıyor, sonra gene hemen indiriyorsun.