- Dr. Ensari?ye ithaf edilmiştir. ?Ben insanlarda kardeşliği bir tek hakiki bağ telakki ederim. Irk ve din isimleri altında yapılan tazyikler bence suni ve keyfidir.? (Dr. Ensari?nin bir mektubundan)
- Uzun kollarını sallaya sallaya Hamid merhumun en kudretli parçalarından biri olan Davalaciro?nun tiradını söylüyordu. Bu tiradın şu mısraları beni düşündürdü: Öyle bir şiddet-i tasmim ile çıktım ki yola Karşıma çıksa eğer seng-i mezarım dönmem! Ben de tufan gibiyim, yağdırırım mevt ü hatar Gözyaşım seyl-i bela, ah u girivim sarsar Zulmetin çak edip ey şeb Salarım subha nazar. Bu mısralar beni düşündürdü. Çünkü onların ifade ettiği ruhu tahayyül ettiğimiz Hindistan?a hiç uyduramadım, romantik bir şairin hakikate uymayan bir hülyası diye telakki ettim. Öyle ya... Kendi mezar taşını yıkıp geçecek kadar hangi Hindu bir emele, bir maksada bağlı olabilirdi! Esrar, masal ve bütün hayatlarına hâkim olan gizli kudretlerin zulmetinden yakasını kurtarıp, yani gecenin karanlık perdesini yırtıp sabahın yüzüne bakabilecek bir Hintliyi tahayyül etmek mümkün müydü?
- 1935 senesinde Delhi Müslüman Üniversitesi?nde konferans vermeyi kabul ettiğim zaman Hindistan hakkındaki düşüncelerim böyle karmakarışık bir haldeydi. Çok okumuş, çok düşünmüş, Hindistan?ı muhtelif cephelerden gören pek çok Hintli dinlemiştim. Fakat bu ayrı ayrı parçaları bir türlü bir araya toplayamıyordum. Binlerce seda, fakat ahenk yok... Hindistan bana hâlâ sazları akort etmekle meşgul, muazzam bir orkestra heyeti hissini veriyordu. Hindistan?ın kapı eşiği Hint denizleridir ve vapur Aden?den hareket eder etmez o sulara girersiniz.
- Meyhaneler sakini ol ; iç, mihrapları yak, kâbeyi ateşe ver. Fakat ey insan, kendi cinsini incitme!
- Herkesin iki, üç değil, yüzlerce şahsiyeti vardır, Peregrini.
- Kalbin tırnağı olsa acıdan kendi kendine sökülecek kadar ızdırap veren bu derdin ne manası ve ne hazzı vardır.
- Birbirimize ruhumuzun çirkin taraflarını görecek kadar yaklaşmadan ayrılmak belki daha iyi olur.
- İki insan birbirini severse birbirinin hayatından bu uzak iki vapur gibi geçmelidir. Nihayetsiz bir sevinç, bir muhabbet, bir birleşme anı! Sonra bir hayal, unutulmaz bir hatıra! Halbuki adî bir ışıkta, herhangi bir zamanda bu iki vapur yan yana seyahat etseler, boyaları dökülmüş iki tahta tekne, bayağı bir kaç elektrik fenerinden başka manaları olur mu?
- Yirmidört saat gözlerim ölü gibi kapalı, yanaklarımdan yaşlar durmadan aktı. Artık kalbimi ağladım, aşkımı ağladım. Demek hepsi, bunlar bir avuç tuzlu sudan ibaretmiş. Gözyaşlarını eskiler niçin şişelere koyup ebediyen sevgililerinin mezarında saklarmış, anladım.
- Bazen alay, bazen acıma, Fakat çok zaman zulümle titreyen ateş dudakların şimdi tek bir manası vardı. O kendisi terk etse bile kalbiyle unutamayan müstesna kadınların ebedi olarak bükülen dudaklarındaki şifa bulmayan acılardı.