Uzun kollarını sallaya sallaya Hamid merhumun en kudretli parçalarından biri olan Davalaciro?nun tiradını söylüyordu. Bu tiradın şu mısraları beni düşündürdü: Öyle bir şiddet-i tasmim ile çıktım ki yola Karşıma çıksa eğer seng-i mezarım dönmem! Ben de tufan gibiyim, yağdırırım mevt ü hatar Gözyaşım seyl-i bela, ah u girivim sarsar Zulmetin çak edip ey şeb Salarım subha nazar. Bu mısralar beni düşündürdü. Çünkü onların ifade ettiği ruhu tahayyül ettiğimiz Hindistan?a hiç uyduramadım, romantik bir şairin hakikate uymayan bir hülyası diye telakki ettim. Öyle ya... Kendi mezar taşını yıkıp geçecek kadar hangi Hindu bir emele, bir maksada bağlı olabilirdi! Esrar, masal ve bütün hayatlarına hâkim olan gizli kudretlerin zulmetinden yakasını kurtarıp, yani gecenin karanlık perdesini yırtıp sabahın yüzüne bakabilecek bir Hintliyi tahayyül etmek mümkün müydü?
Diğer Halide Edib Adıvar Sözleri ve Alıntıları
- Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi!
- Eğer Tevfik, meramını anlatabilseydi sanatın yazıda değil, her an değişen hayatta olduğunu söyleyecekti. Ve eğer para denilen şeyin kıymetini bilseydi bu fırsatta âdetâ zengin olabilirdi. Fakat kazancı bir elinden giriyor, bir elinden çıkıyordu.
- Milletler dostumuz, hükumetler düşmanımız olmuştu.
- Nefer iki sınıf, bir kısmı çocuk gibi nazlanıyor, herkesin kendisiyle meşgul olmasını istiyor. Şehit olmuş bir arkadaşın veyahut zabitin matemini yüksek sesle ağlayarak tutuyor. Öteki kısmı ziya gibi, göğsü açık, çok zaman kan içinde başının ay yıldızlı başlığı altında yanık ve kavi yüzü bir tablo gibi duruyor. Bu yüzde hiçbir şey değişmiyor, sabit ve sinirsiz gözleriyle öylece bakıyor.
- Başkumandanın hiç uyumadığını söylüyorlar. Dairesinde daima aynı parlak ışık, aynı gölgelerde hareket.
- Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi!
- Eğer Tevfik, meramını anlatabilseydi sanatın yazıda değil, her an değişen hayatta olduğunu söyleyecekti. Ve eğer para denilen şeyin kıymetini bilseydi bu fırsatta âdetâ zengin olabilirdi. Fakat kazancı bir elinden giriyor, bir elinden çıkıyordu.
- Milletler dostumuz, hükumetler düşmanımız olmuştu.
- Nefer iki sınıf, bir kısmı çocuk gibi nazlanıyor, herkesin kendisiyle meşgul olmasını istiyor. Şehit olmuş bir arkadaşın veyahut zabitin matemini yüksek sesle ağlayarak tutuyor. Öteki kısmı ziya gibi, göğsü açık, çok zaman kan içinde başının ay yıldızlı başlığı altında yanık ve kavi yüzü bir tablo gibi duruyor. Bu yüzde hiçbir şey değişmiyor, sabit ve sinirsiz gözleriyle öylece bakıyor.
- Başkumandanın hiç uyumadığını söylüyorlar. Dairesinde daima aynı parlak ışık, aynı gölgelerde hareket.