- İnanıyorum ki, insanları sırf kuru bir adaletle muhakeme etsek, hepimizi belki kapamak lazım gelecek kadar, içimizde tehlikeli temayüller vardır.
- İnsan en çok sevdiklerine ancak en iyi yapabileceği verebiliyor.
- İri yarı erkeklerin bile gıpta edeceği gür, kalın bir sesi vardır. Vaaz eder gibi şedit bir talakatla konuşur, gündelik lakırdıları bile Kur'an okur gibi tecvitle söyler, her elif onun ağzından "dallin"deki elif miktarı çekilir.
- Onda ne kadar serseriliğe, başıboş gezmeye alışkınlık varsa o kadar da birine bağlanmak, birinin malı, kulu olmak ihtiyacı vardı.
- Evvela bilmediği bir lisanda bu kadar uzun ezberleme ona biraz güç geldi. Fakat bu da çabuk geçti. Arap dilinin ahengi, tilavetin icap ettirdiği yarım seslerden geçen makamların tesiri, ayet sonlarında hummalı bir nabız gibi sesin son heceye vuruşu, bunlar hep ona gaşyeden bir musiki heyecanı verdi.
- Malum ya, akran akrandan azar.
- Fakat din bir illet gibi insanın kanına bir defa girerse bir daha çıkmıyor.
- Dede, tecrübe neticesiyle her insanın binbir zıt şeyden yuğrulmuş bir halita olduğunu biliyordu.
- - Her şey bir an nur içinde, sonra daimi karanlık... İşte geldi, işte gidiyor... İnsanın ömrü, kainatın hayatı nur içinde bir an görünüp sönen hayal... Bir gölge oyunu! dedi.
...
Dede dedi ki:
-Peregrini , dostum, Tevfik kağıt parçalarını yaşatırken, fikrin maddeye ne kadar da hakim olduğunu düşündün mü? Fikir gidince insan da kağıt gibi cansız, manasız oluyor. Bu akşam İsa'nın şu sözlerini hatırladım: "Allah ölülerin değil, dirilerin Allah'ı!" - - Terk etme de gör. Büyüklerle eğlenmenin (Nef'i) Efendi'ye kaça mal olduğunu bir hatrına getir.
-Nef'i Efendi'yi tanımam beyim.
-Tabii tanımazsın. Biraz eskidir. O da bir nazırı hicvetmek istedi, Babıali'de boğdular, cesedini denize attılar. Dünya yüzünde mezarı bile yok. Hem de senin gibi kırtipil bir meddah değil, büyük bir şairdi.