- Ölmemişti. Fakat artık kendisine yaşıyor denebilir miydi?
- Aradan on bes gün geçmisti. Tunga Tigin, kağanın otağına girerek yere diz vurduktan sonra:
- "?sler kötü kağan" dedi. Kara Kağan iki gündür zaten titizleniyordu. Beklediği haberin gecikmesini
iyiye yormuyordu. "Tulu Han yenildi mi?" diye sordu. Tunga Tigin kederli bir sesle "evet" dedi.
Sonra su sözlerle haberi tamamladı:
- Çerimiz darmadağın oldu. Dokuz Oğuzlar çoğunu kırdılar. Tulu Han pek az çeri ile dönüyor!
- Kür Sad'la Isbara Han sağ mı?
- Sağ ama sağlam değiller.
- Gelince onları hemen buraya getir.
- Buyruk senindir... - Aradan on bes gün geçmisti. Tunga Tigin, kağanın otağına girerek yere diz vurduktan sonra:
- "İşler kötü kağan" dedi. Kara Kağan iki gündür zaten titizleniyordu. Beklediği haberin gecikmesini
iyiye yormuyordu. "Tulu Han yenildi mi?" diye sordu. Tunga Tigin kederli bir sesle "evet" dedi.
Sonra su sözlerle haberi tamamladı:
- Çerimiz darmadağın oldu. Dokuz Oğuzlar çoğunu kırdılar. Tulu Han pek az çeri ile dönüyor!
- Kür Sad'la Isbara Han sağ mı?
- Sağ ama sağlam değiller.
- Gelince onları hemen buraya getir.
- Buyruk senindir... - Kara Ozan bütün dikkati kendi üzerine çekmek için kopuz çalıyor, sonra yavas yavas kendisini ezgiye
kaptırarak söylemeğe baslıyordu:
Kırıs günü gelince
Gönül söyle hos olur.
Sözler kılıçla okundur,
Gayrı sözler bos olur.
Gönül nedir? Bir gonca...
Hayat dikendir onca.
Yasamağa doyunca
Can, görünmez kus olur.
.
Bozkurt bizim ünümüz;
San doludur dünümüz.
Erince son günümüz
Bütün dirlik düs olur.
.
Kırk kisiydi çerimiz,
Düsüp kaldı yarımız.
Bas koyacak yerimiz
Yağız yerde tas olur.
.
Kara Ozan, söz uzun...
Feryadı çok kopuzun.
Bir bir andıkça gözün
Kanlı kanlı yas olur... - Kara Kağan o kadar soğuk söylüyordu ki Katun ileriye gitmekten çekindi. Zaten simdi Çuçu almıs,
bakalım neler söylüyordu:
.
Çinli beğin attığı
Bosa gittiyse nola?
Çinli bu... Sağa atsa
Ok gider, düser sola.
Neylesin Ulu Tanrı
Güç vermeyince kola.
Kavussun Kara Kağan
Kür Sad gibi oğula. - Kür Sad'ın adı geçince budun arasında bir çalkalanma oldu. Çinli beğ ise üzerine yağdırılan bu
kınamaların altında kendinden geçmis gibi idi. İ-çing Katun bu deyisleri Çinceye çevirerek kendisine
anlattıkça kuduruyordu. O denli köpürmüstü ki istemeyerek kılıcına el attı. Kara Ozan onun elini
kılıcına attığını görmüstü. Simdi kopuzla cevap veriyordu:
Kılıcına el atma,
Simdi deyis çağıdır.
Ortalıkta dolasan
Ak kımız çamçağıdır.
Yad elde oturanlar
Bil ki yurt kaçağıdır.
Senin kılıç dediğin
Türk'ün oyuncağıdır - Çinli beğe yılgınlık gelmisti. Katun öçlü gözlerle bakıyordu. Fakat onlara aldıran yoktu. Simdi söz gene
Çuçu'ya gelmisti:
.
Ötüken kızlarının
Gözleri gönül yarar.
Onları gündüz günes,
Gece ay sarar.
Çinli meydan okusa
Bunda sasılacak ne var?
Keçi esrik olunca
Dövüsmeğe kurt arar. - Çinli beğ, içine baygınlık geldiğini anlıyor, fakat yerinden kıpırdayamıyordu. Gece olmustu. Artık İ-çing
Katun da kendisine dilmaçlık etmediği için söylenenleri anlamıyordu. Fakat her sözde kınandığını
sanıyor, içi öç duygularıyla dolup tasıyordu. Halbuki simdi Kara Ozan'la Çuçu karsılıklı Kür Sad'ı
övüyorlardı. Biri bir dört söylüyor, öteki baska bir dörtlükle buna cevap veriyordu:
.
Ötüken'de arslanlar var.
Kür Sad onlardan biridir.
Çok yiğitler vardır ama
Kür Sad erlerin eridir.
. .
Kür Sad'ı doğuran ana,
Ne emzirmis acap ona?
Erlik, ululuktan yana
Tanrı Kür Sad'dan geridir.
. .
Acunda var nice çeri
Kimi üstün, kimi geri
Kür Sad adlı Gök Türk eri
Anadan doğma çeridir.
. .
Kılıcı yıldırım çeler,
Attığı ok demir deler,
Ölüm gelse Kür Sad güler
On sekiz yıldan beridir.
. .
Yiğitlik en ileri,
Kalacak on bin yıl diri
Gök Türkler'in gönülleri
Simdi Kür Sad'ın yeridir. - Artık yağıyı beklemekten baska yapılacak is kalmıyordu. Zaten nal sesleri yaklasıyordu. Kür Sad'ın
sert sesi "Atlan!" buyruğunu verdi. Dizginsiz atlara sıçradılar. Bir Gök Türk için atın dizginli olup
olmamasının değeri yoktu. Yazık ki sadaklarında ok kalmamıstı. Yoksa daha nicelerini canlarından
ayırır, belki de sular biraz durgunlasıncaya kadar savasabilirlerdi. Yağmur çok yavaslamıstı. Simdi
karsıdan gelen kalabalık yaklasıyordu. Kür Sad kılıcını çekerek son buyruğunu verdi:
- Sonuna kadar!...
Bu son buyrukta bir veda âhengi vardı. On kisi kalmıslardı. Hepsi gönüllerinden gelen bir sesle
içlerinden "Sonuna kadar" diye tekrarladılar. - Kür Sad hiç söz etmeden gelenlere doğru at saldı. Dokuz arkadası da öyle yaptılar. Karanlıkta, at
üzerinde sert bir vurusma basladı. Bu artık son çarpısma idi.
Bögü Alp ileriye atılırken bir an için yine Kıraç Ata'nın sözlerini hatırladı:
- Yağmur yağıyor... Irmağın kıyısında dövüsüyorsunuz... Budun kurtuluyor... Adınız unutulmayacak...
1300 yıllık ölümden sonra dirileceksiniz... Acunun batımına dek adınız gönüllerde kalacak...