- Yalvaran gözlerin sessiz anlamı kadar insanı ürperten şey yoktur, o gözlerde, onları okuyabilen duyarlı insan için hem alçakgönüllülük, hem sitem, kamçılanan köpeğin yaşlı gözlerindeki o karmaşık duygusal derinliğe benzer bir şeyler vardır.
- YAŞLI KADININ UMUTSUZLUĞU
Herkesin nazladığı, hoş görünmek istediği, kendi gibi ufak tefek, kendi gibi dişsiz, saçsız tatlı çocuğa bakınca yüreği sevgiyle doldu buruşuk, yaşlı kadının. Gülücükler, mimiklerle eğlendirmek için yaklaştı. Tiridi çıkmış zavallı kadıncağız okşamaya başlayınca çocuk dehşete kapılıp çığlıklarıyla doldurdu evi. Kadıncağız o zaman ebedi yalnızlığına yeniden çekildi, bir köşede ağlıyor ve söyleniyordu: "Bizler, zavallı yaşlı kadınlar, kimseye zevk vermez olmuşuz artık, masum yavruları bile severken ürkütüyoruz!" - Nesnelerin evrensel coşkusunu dile getirecek tek ses yok; sular bile uykuya dalmış gibi. İnsanların ayinine benzemeyen sessiz bir ayin var burada.
- AYNA
Korkunç bir adam giriyor içeriye, aynada kendine bakıyor.
"Kendinizi görünce tiksintiden başka bir şey duymayacağınıza göre, ne diye bakıyorsunuz aynaya?"
Korkunç adam yanıtlıyor sözümü: "Beyefendi, 89'un ölümsüz ilkelerine göre, hukuk açısından tüm insanlar eşittir; öyleyse aynaya bakmak da hakkımdır; hazla ya da tiksintiyle, orası yalnız benim kendi bilincimi ilgilendirir."
Sağduyu adına ben haklıydım kuşkusuz; ama o da yasa açısından haksız değildi. - Düşler! Hep düşler! Ruh ne denli hırslı, ne denli inceyse, düşler de gerçekleşebilecek olandan o denli uzaklaşır. Her insan kendine yetecek ölçüde afyon taşır içinde, durmamacasına yenilenen bir afyon. Hem doğumdan ölüme dek, olumlu ergiyle, başarılı ve kararlı eylemle dolmuş kaç saatimiz var ki?Aklımın çizdiği bu tabloda, sana benzeyen bu tabloda yaşayacak mıyız bir gün, bir gün bu tabloya geçecek miyiz?
- Yerküre üzerinde sayısı bilinmeyen, adsız sansız, uykuları acılarını yeterince dindiremeyen bir yığın insan vardır. Şarap onlar adına şarkılar ve şiirler yazar.
- Sarhoşluğu kötü kişiler vardır, ama bunlar, doğal olarak, zaten kötü olan kişilerdir
- Gerçek şudur: Anlaşılmaz bir neşeyi yaşayan insanların durumu, aynı dünyada bulunmayan bir kimse için, oldukça komik bir durumdur. Bu insanlar ona derin bir acımayla bakarlar. Bundan böyle, üstünlük düşüncesi de anlığınızın çevresinde doğmaya başlar. Hemen arkasından da ölçüsüz derecede büyür.
- Duyular olağanüstü bir incelik ve keskinlik kazanır. Gözler sonsuzluğu delip geçer gibidir. Kulak, kavranılması en güç sesleri, en keskin gürültüler içinde bile algılar. Sanrılar ortaya çıkmaya başlar. Dışınızdaki eşyalar korkunç görünüşlere bürünür; o zamana kadar hiç bilinmeyen biçimlerle karşınıza çıkarlar. Daha sonra çarpılıp bozulurlar, dönüşüme uğrarlar ve en sonunda varlığınızın derinliklerine işlerler ya da siz onların içine girersiniz. En garip ikirciklikler (tereddütler), en açıklanamayan fikir aktarımları, kendilerini gösterirler. Seslerin bir rengi olur, renklerin bir müziği. Bakarsınız müzikal notalar birer sayı oluvermişlerdir ve kulağınızdan müzik akıp geçtiği sürece, şaşırtıcı aritmetik hesaplarını ürkütücü bir hızla çözüverirsiniz. Oturmuş, piponuzu içiyorsunuzdur; piponuzun içine oturmuş sanırsınız kendinizi, piponuz sizi içiyordur; mavi bulutlar biçiminde tüten sizsinizdir. Burada kendinizi iyi hissedersiniz, ama bir şey kafanızı kurcalar ve sizi kaygılandırır: Piponuzdan çıkabilmek için ne yapacaksınız? Bu imgelem yaşamı sonsuzca sürer. Büyük bir çabaya mal olan bir zihin açıklığı molası size saate bakmak fırsatını verir. Anlarsınız ki sonsuzluk bir dakika sürmüştür. Ama başka bir düşünce akımı sizi alır götürür; bir dakika içinde sizi canlı burgacına alır ve bu dakika da gene bir sonsuzluk olacaktır. Zaman ve varlığın orantıları (boyutları), sayısı belirsiz kalabalıkla ve duyumların ve düşüncelerin şiddetiyle bozulmuştur. Bir saatlik sürede, birçok insan yaşamı yaşanır. Peau de Chagrin'in konusu da işte budur. Organlar ile hazlar arasında artık bir denklem yoktur.
- Saygıya değer üç varlık var: Keşiş, savaşçı, ozan. Bilmek, öldürmek ve yaratmak. Öteki insanlar angaryacı sürüsüdür, kırbaçlanmak üzere yaratılmışlardır, meslek denilen şeyleri uygulamak için.