- Hem acıdır hem tatlı, uzun kış gecesinde, Dinlemek çatır çatır yanan ateşe yakın, Sislerin arasında çalan çanın sesinde Yükseldiğini görmek uzak hatıraların. Mutludur o çan, güçlü sayarak gırtlağını, Çok sağlıklı ve çevik, artan yaşına rağmen, Atıyor bağlılıkla inançlı çığlığını, Eski bir asker gibi, çadırını bekleyen! Benimse, çatlak ruhum, sıkıntılar içinde, Geceyi şarkısıyla doldurmak istese de, Zayıf sesi orda çok kez unutulup giden Bir yaralının kaba hırıltısına benzer Kan gölü kıyısında ve üstünde cesetler, Sonsuz çabalayarak, kımıltısız can veren
- Ve dünya dönüşünce ıpıslak bir zindana, Umut sanki orada bir yarasadır, uçar, Vurarak gider ürkek kanadını dört yana, Ve başını çürümüş pis tavanlara çarpar
- Aşk bağdaş kurmuş insanlığın Kafatasına, Dil uzatıyor üzerinden bu tahtın, Sırıtarak küstahça, Baloncuklar üfürüyor neşe içinde Havaya yükselen, Kavuşturmak ister gibi o âlemlere En ince tözden gelen. Işıltılı ve narin bir küredir bu Atılır ileri, Çatlar ve saçar o kırılgan ruhunu Altın bir düş gibi. Her boncukta duyarım kafatasının Yalvarışını inleyerek : - ?Bu, acımasız ve gülünç bir oyun, Ne zaman sona erecek? Zira budur işte havaya savurduğu Zalim ağzının, Katil canavar, benim beynimdir bu, Etim ve kanım!?
- Ey Ölüm, koca kaptan, demir alalım! Haydi! Bu diyar sıktı bizi, Ölüm! Açalım yelken Siyah olsa da deniz ve gök mürekkep gibi, Kalbimiz ışıklarla doludur, bilirsin sen! Akıt bize zehrini, güçlenelim daha da! Bu ateş öylesine yakıyor beynimizi, Cennet ya da Cehennem, dalalım bu girdaba, Bilinmez'in dibine bulmak için yeniyi!
- Yalnızlığını kalabalıkla doldurmasını bilmeyen kişi telaşlı bir kalabalık içinde yalnız olmasını da bilmez.
- Silinmişti şekiller, sanki yalnızca düştü, Sanatçının bir zaman başladığı, Tuvalde unutulmuş taslak bir görünüştü, Ressamın düşle tamamlayacağı.
- (Bir Hayalet) -Karanlıklar- Somurtkan ev sahibim Gece ile başbaşa, Yazgımın beni sürüp içine kapattığı, Tek bir pembe, kıvançlı ışığın sızmadığı Henüz keşfedilmemiş hüzün mağralarında, Yoğun karanlıklarda, alaycı bir Tanrının Resim yapmaya mahkûm ettiği bir ressamım; Ahçısı gibi orda uğursuz iştahların Pişirip de yediğim kendi yüreğim, canım.
- Bana gelince, sürekli sıkılır dururum, Soğuk geceleri, şarkılarla, kaçık ruhum Doldurma istese de sesi kısılıp söner, Bir kan gölündeki cesetler altında kalan, Nice çabalasa da kımıldamadan ölen Yaralı bir askerin hırıltısına döner.
- ? Ey canlı madde, bil ki, bundan böyle, artık sen Bir granitsin korkunç dalgalarla çevrilen, Sisli bir Sahra'nın dibinde bağdaş kurmuş Köhne bir sfenksin çöllerde unutulmuş; Yapın vahşi, akşamları yükselir sesin, Şarkını batan güneşlere söylersin.
- Şu budala ayyaşlardan hangisi Şaraptan kefen yapmayı düşledi Kokuşmuş, marazlı gecelerinde?