- Deyim yerindeyse biri çalışkandır, diğeriyse özünde tembel. Hem bir çırpıda cennete kavuşabiliyorsanız, çalışmanın, toprağı sürmenin, yazmanın, herhangi bir şey üretmenin ne manası kalır ki? Son olarak, şarap çok çalışıp onu içmeyi hak eden halk içindir. Esrar yalnızlık sevinçleri sınıfına aittir; aylak sefiller için yaratılmıştır. Şarap faydalıdır, verimli sonuçlar doğurur. Esrar faydasız ve tehlikelidir.
- Kül rengi, engin bir gök altında, yolsuz, çimensiz, dikensiz, ısırgansız, geniş, tozlu bir ovada birtakım insanlara rastladım, iki büklüm yürüyorlardı. Her biri bir un ya da bir kömür çuvalı kadar, Romalı bir piyadenin donatımı kadar ağır, kocaman bir "Düş" taşıyordu sırtında.
- Kalabalık, yalnızlık: etkin ve verimli ozanın birbirleriyle kolayca değiştirebileceği eşit deyimler. Yalnızlığını kalabalıkla doldurmasını bilmeyen kişi telaşlı bir kalabalık içinde yalnız olmasını da bilmez.
- Ozan şu benzersiz ayrıcalığın, gönlü istedi mi kendi kendisi, istemedi mi başkası olabilmenin tadını çıkarır. Diledi mi herkesin kişiliğine bürünür, kendilerine bir beden arayan, başıboş ruhlar gibi. Yalnız ona açıktır her şey; kimi yerlerin ona kapalı gibi görünmesiyse, onun için girmek çabasına değmediklerindendir.
- ?Ekmeğin pasta diye adlandırıldığı, tam bir kardeş kavgası doğuracak kadar ender bir katık olduğu görkemli bir ülke varmış demek!?
- Sana benzeyen bir yer var, her şeyin güzel, zengin, dingin ve dürüst olduğu, düş gücünün bir Batı Çin?i kurup süslediği, yaşamı ciğerlere çekmenin tat verdiği, mutluluğun sessizlikle birleştiği bir yer. Gidip orada yaşamalı, gidip orada ölmeli işte!
- Evet! Zaman hüküm sürüyor; gene başladı zorba yönetimine. Sanki bir öküzmüşüm gibi sopasının iğnesiyle itiyor beni: ?Deh, deh be eşşek! Terle bakalım, tutsak! Yaşa bakalım, cehennemlik!?
- Düşler! Hep düşler! Ruh ne denli hırslı, ne denli inceyse, düşler de gerçekleşebilecek olandan o denli uzaklaşır. Her insan kendine yetecek ölçüde afyon taşır içinde, durmamacasına yenilenen bir afyon.
- Sabahları yollarda başıboş dolaşmak amacıyla evden çıktığınız zaman, birer kuruşluk ufak oyuncaklarla doldurun ceplerinizi ?bir tek iple oynayan yavan mı yavan soytarı, örsünü döven demirci, atı düdük kuyruklu binici gibi? meyhanelerde, ağaç diplerinde karşılaştığınız, bilinmedik, yoksul çocuklara armağan edin bunları. Gözlerinin alabildiğine büyüdüğünü göreceksiniz. Almaya cesaret edemeyeceklerdir ilkin, mutluluklarından kuşku duyacaklardır. Sonra elleri armağanı çabucak kapıverecek, sonra da kaçacaklardır, insandan sakınmasını öğrenmiş olan, verdiğiniz şeyi götürüp uzakta yiyen kediler gibi.
- Ey gece! Ey serinlik getiren karanlık! Benim için bir iç bayramın belirtisisin sen, sen bir bunaltıdan kurtuluşsun! Ovaların yalnızlığında, bir başkentin taşlık labirentlerinde, yıldızların ışıldayışı, fenerlerin parlayıverişi, sen tanrıça Özgürlük?ün şenlik fişeğisin!