- Seni seviyorum dememiş Richard; ama Clarissa'nın elini tutuyordu. Mutluluk budur, budur işte, diye düşündü...
- Bir kuşağın, allayıp pullayarak bir sonraki kuşağa geçirdiği gizli işaret nefretti, kindi, çaresizlikti.
- Güneşin sıcağından korkma artık, Ne de öfkeli kışın gazabından Gözyaşları ve keder; cesaret ve sabır; tümüyle dik duruşlu ve dirençli bir tavır...
- ?Aslında yalnızca yaşadıkları anın tadını arttıracak kadar bir incelik, bir bağlılık, bir sevecenlik vardır insanlarda. Sürüler halinde ava çıkarlar. Çölü tarar, haykırarak dalarlar bozkıra. Düşenlere dönüp bakmazlar bile. Yüzlerinde alçıdan maskeler vardır...?
- "Birini sevmek insanı yalnızlaştırıyor, diye düşünürdü..."
- Aşk da yok ediyordu bir sürü şeyi... Güzel olanı, doğru olanı yıkıyordu...
- Dışarda ağaçlar, havanın derinliklerinde ağ gibi sürüyorlardı yapraklarını; odayı su sesi doldurmuştu ve dalgalardan şakıyan kuşların sesi geliyordu. Doğa bütün hazinelerini boşaltıyordu üstüne; sedirin üstünde duruyordu eli; denizde, dalgaların sırtında da böyle cansız yüzerdi eskiden, ta uzaklardan köpeklerin havlamaları duyuluyordu. O zaman gövdenin içindeki yürek, korkma artık derdi, korkma artık...
- ?Hepimiz birer mahkum değil miydik? Geçenlerde çok iyi bir oyun okumuştu, oyundaki adam hücresinin duvarına bir şeyler çiziyordu, hayat da böyleydi işte. Boyuna duvara bir şeyler çiziyorduk...?
- ?Zaman direklere çarpar. Kalakalırız. Duygudan yoksunuzdur, insanın gövdesini ayakta tutan, artık alışkanlıkların iskeletidir. O da bomboştur zaten..."
- Bir şey yapmak için başka nedenler aramak çok budalacaydı. Keşke Richard gibi her şeyi salt o şeyi yapmak için yapanlardan olsaydım, dedi; oysa, diye düşündü karşıdan karşıya geçmeyi beklerken, yaptıklarımın yarısını sadece yapılması gerektiği için yapmıyorum; insanların şunu ya da bunu düşünmelerini sağlamak için yapıyorum; tam anlamıyla budalalıktı, biliyordu bunu, çünkü hiç kimse bir an bile etkilenmiyordu...