- Bu şapkalı, açık baş karşılama canlarını sıktı. Oysa İslamlığa özgü hiçbir zorunlu kıyafet ve başlık yoktu. Fes Rum, takke Yahudi, sarık Hint işiydi.
- Gazi, Fahrettin Paşa'ya, " Ben öğlenleri hiç içmem.." dedi. ".. Yalnız akşamları içerim. Keyfim için içerim. Yani alışkanlığım yoktur. Bu nedenle de istediğim zaman bırakırım. Görev sırasında bir damlasını ağzıma koymam, işe içki karıştırmam. İçilmesine izin de vermem. " "Paşam bazı yobazlar.." "Bırak şunları. Benim gizli saklı işim yok. İkiyüzlülük edip de gizli gizli içmem. Neysem oyum. Günahsa benim boynuma. Onlara ne? Hiç sevabım, hizmetim, memleket, millet hayrına bir işim yok mu? Neden onlardan bahsetmiyor bu dedikoducu küçük adamlar?
- Dağ başını duman almış Gümüş dere durmaz akar Güneş ufuktan şimdi doğar Yürüyelim arkadaşlar Sesimizi yer, gök, su dinlesin Sert adımlarla her yer inlesin Bu gök, deniz nerede var Nerede bu dağlar taşlar Bu ağaçlar güzel kuşlar Yürüyelim arkadaşlar Sesimizi yer, gök, su dinlesin Sert adımlarla her yer inlesin Dağlar taşlar güzel kuşlar Ya bu insanlar insanlar Güneş ufuktan bir gün doğar Yürüyelim arkadaşlar Sesimizi yer, gök, su dinlesin Sert adımlarla her yer inlesin
- BİRİNCİ ŞARKI Sıcak taş yollardan geçerek Sevgilime gidiyorum yine Yüreğim ateş kuşu Daha gölgem düşmeden üzerine Kalın kapı sessizce aralanıyor Ve içeri çekiyor beni İki yumuşak el Ne varsa evrende Hepsi dışarıda kalıyor Bin yıllık özlemle sarılmak istiyorum Rüyalarını bile kucaklamak için Parmaklarının ucunda yükselip onca zaman sonra ilk kez öpüyor beni Ve kollarımdan sıyrılıp nazla Önüme düşüyor Uzun giysisini dalgalandıra, dalgalandıra Ayakları ve omuzları çıplak Nice mevsimlerden ve umutlardan geçerek Arkasından akıyorum Odası loş ve serin Hava tarçın kokuyor Durdu. ?Kızın adı Aziru.? ?Aziru. Anladım? Aziru Biliyorum sevgilim Dedi Kaç zamandır Bedenimiz İkimizi de aşk raksına çağırıyor Ama Bu günde Sabırlı olmanı istiyorum İpek böceği gibi Çünkü tapınma gibidir aşk da Telaşa gelmez hiç Bu taze kadın İyi yürekli, cömert tanrıların Bir ödülüydü bana Güzelliği gözlerimi yakıyordu Yüreğimi acıtıyordu sevgisi Ne dese yapmaya hazırdım Gem vurup azgın duygularıma İsteğine boyun eğdim
- ?Aşk doğal afete benzer kızım.? ?İstemekle gerçekleşmez ki. Kendiliğinden gelir.?
- ?Aşk doğal afete benzer kızım.? ?İstemekle gerçekleşmez ki. Kendiliğinden gelir.?
- ?Ankara küçük bir kentti.? ?Gittikçe büyük bir kasabaya dönüşüyor. Bu hali demokrasimize daha yakışıyor. Çünkü o da kasaba demokrasisi.?
- Hükümet elli binden fazla yurttaşın yaşadığı Dersim konusunu çok önemsiyordu. Dersimlileri ağalık / beylik düzeninin şartlarından, yoksulluktan kurtarmak, özgürlüğe kavuşturmak Cumhuriyetin boynuna borçtu. Ayrıca bir devlette başına buyruk, halkı silahlı bir bölgenin yer alması da düşünülemezdi. Silahsızlandırılması da gerekiyordu.
- İKİNCİ ŞARKI Nil nehrinin taştığı yıldı Sabır dolu bir günün sonunda Teşekkür ederim Dedi Gözlerini içime çevirerek Çoktan hak ettiğin bir armağan vereceğim sana İster şiirinle yaşat İster yüreğinde sakla Bu günü Çünkü Sırlarımı açmaya karar verdim Sabrını kutsamak için Otur ve seyret beni İçimde aç kurtlar ulurken Bir uslu köpek gibi oturdum Canımı gözlerime toplayarak Sarı tuniğini Altın tozlarını silkeler gibi Omuzlarından çözüp Ayaklarının dibine düşürüverdi Birdenbire Çıplak kaldı dolunay gibi Gözlerime sığmadı Taşkın güzelliği Tanrım Çılgın kanımı soğut Ve Kıskanma sakın Senin yarattığın bir şaheseri öveceğim için Yüzün yaz günü kadar parlak Ey sevgilim Gözlerin Akdeniz gecesi Taze bir güle benziyor dolgun ağzın Saçların bir çavlan gibi dökülüyor Çıplaklığını kucaklayarak Yuvarlak omuzlarından aşağı Boynun benzersiz bir çiçek taşıyan dal gibi Gururlu Bir altın heykele benziyorsun Ey Aziru Gergin tenin Işıl, ışıl yanıyor Kımıldadıkça fildişi kollarının ucundan yere damlıyor Süt gibi parmakların Göğüslerin iki bereketli Ve çiçekli meyve Dimdik Ve kıvrak.
- İstifa ettikten sonra, o güne kadar beni o kadar pohpohlayan insanların hiçbiri yardım elini uzatmadı, bulabildiğim işlerden de mutlu olmadım.