- Haklı hayallerdamla damla birikir,bir gün gerçek oluverir.
- "Artık bilim, kültür, fen ve iktisat gibi alanlarda zafer kazanmalıyız.Bazı kimseler asri (çağdaş,modern)olmatı kafir olmak sanıyorlar.Asıl küfür onların bu zannıdır.Bu yanlış yorumu yapanların maksadı İslamların kafir olmasını istemek değil de nedir?Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil beyinledir."
- İlyas Sami Efendi heyecanlandı: " Bak efendi, gerçek dindar dini hiçbir şeye alet etmez, edemez. Çünkü Allah'tan korkar. Bunlar din tüccarı, şeytan ordusu ya da tam cahil!"
- Gazi Yüzbaşı Hafız Yaşar Bey'i çağırttı. Çalışma odasında yalnızdı. Ayağa kalkarak karşıladı. Masanın önündeki koltuğa buyur etti. Kendi de karşısındaki koltuğa geçti. Hafız efendi niye çağrıldığını anlamıştı. Zaman zaman çağırırdı. Kuran okumasını isteyecekti. "Hangi sureyi okuyayım efendim?" "Yasin suresini, lütfen." "Peki efendim." Hafız Yaşar Okur Bey kadife gibi sesiyle, bağırmadan Türk ağzında yumuşamış bir Arapça ile Yasin suresini okumaya başladı. Bakmıyordu ama Gazi'nin de huşu içinde dinlemekte olduğunu biliyordu. Bazı zamanlar böyle huzura kavuşuyordu.
- İstanbul Bir akşam, küçük dayım, "Koş bacaksız" diye bağırmıştı, "Kitaplıktan büyük atlası al, gel!" Şimşek gibi gidip geldim. "Dünya haritasını aç!" Açtım. "Asya'nın en doğu noktasını bul!" Honda Adası'nın en doğusundaki küt burnu gösterdim. "İşaretle!" İşaretledim. "Şimdi de Amerika'nın en batı noktasını göster!" Çabucak gösterdim. "Alaska Yarımadası'nın şu sivri burnu." "Aferin. Şimdi bu iki noktayı bir çizgiyle birleştir." Birleştirdim. "Şimdi sıra Avrupa'nın en kuzey noktasına geldi." "İşte, Kuzey Buzdenizi'nin en kuzeyindeki şu adacık, dayı." "Güzel. Şimdi aşağıya kay, Afrika'nın en güneyindeki noktayıda işaretle bakayım." İğneler Burnu'nu işaretledim. "Çek bir çizgi, bu iki noktayı da birleştir." Birleştirdim. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Çizgiler tam İstanbul'un üzerinde kesişmişti. Dayım bir sihirbaz gibi güldü. "İstanbul bu işte! Dünyanın merkezi. Tarihin dörtyol ağzı. İnsanların harman olduğu yer. İstanbul'un birçok adı vardır. Bence en anlamlısı, Ümm-ü Dünya, yani Dünyanın Anası. Bakırköy, bu ananın has kızıdır!"
- Vali "İlimizin halkı dindardır.." dedi, "..ama bağnazı azdır. " Gazi güldü : " Bizim dindarlarla sorunumuz yok. Dindarların da bizimle sorunu olmaz. Dine, dindara karşı değiliz ki. Niye olalım? Dinimiz son ve en mükemmel dindir. Biz sadece istismarına, çıkar aleti ve yobazlık, bağnazlık vesilesi yapılmasına, hurafelere boğulmasına karşıyız. "
- Biz her bakımdan uygar insan olmalıyız. Çok acılar gördük. Bunun nedeni dünyanın durumunu anlamadığımız içindir. Düşüncemiz, anlayışımız uygar olmalı. Şekillerimiz, kıyafetlerimiz de tepeden tırnağa uygar olmalı. Şunun bunun sözüne önem vermeyeceğiz. Uygar olacağız. Bununla iftihar edeceğiz. Bütün Türk ve İslam alemine bakınız. Zihinlerini, düşüncelerini uygarlığın emrettiği yüksekliğe uyduramadıkları için ne büyük felaketler içindeler. Bizim de şimdiye kadar geri kalışımız, en sonunda son felaket çamuruna batışımız bundandı. Beş - altı yıl içinde kendimizi kurtardık. Bu anlayışımızdaki değişikliktendir. Artık duramayız. Mutlaka ileri gideceğiz. İleri gitmeye mecburuz. Millet açıkça bilmelidir ki uygarlık öyle kuvvetli bir ateştir ki ona kayıtsız kalanları yakar, mahveder. İçinde bulunduğumuz uygarlık ailesinde layık olduğumuz mevkii bulacak, onu koruyacak ve yükselteceğiz. Refah, saadet ve insanlık bundadır."
- ''Erkek sözü mü ?'' Gülümsedi. ''Hayır.Sevginin değerini bilen kadın sözü.Bence bin kere daha sağlamdı..''
- Çünkü kötülük ,mutluluk kokusunu alır almaz ,bir akrep gibi sinsice yaklaşıp birden sokuyor.
- "Ordumuz milletin ilerleme ve yükselme adımlarında öncü olmuştur. Milletimizin bütün devrimlerinde birinci adımı atmıştır. Milleti sevk ve idare edenlerin en büyük dayanağı ordu olmuştur. Başka milletlerde ordu ile millet daima birbirinin karşısındadır. Halbuki bizde tamamen tersidir. Meşrutiyeti kahraman subaylarımız ilan ettikleri gibi bu günümüzü de yine subaylarımızın fedakarlıklarına borçluyuz."